Hatırlarsanız, geçtiğimiz ay Türkçe’ye çevrilemeyen ve birkaç kelime ve anlamı aynı anda ihtiva eden kelimelerden bahsetmeye başlamıştım.
Bu ay, bana “bir yaşıma daha girdim” dedirten bir kavram- daha doğrusu- kelimeyle karşınızdayım, Tsundoku. Kısaca kitap istiflemek veya devamlı kitap alıp okumadığımız/okuyamadığımız kitapları yığıp biriktirme işlemiymiş.
Kelime uzaklardan, Japonya’dan; bir şeyleri daha sonrası için istifleyip hazır bir halde o alandan ayrılmak anlamına gelen tsunde-oku ve kitap okumak anlamına gelen dokusho sözcüklerinin birleşiminden oluşmakta.
Tsundoku Sendromu
Kabul edelim, bu bir bağımlılık. Bu bağımlılık Japonya, Kore ve Çin’de psikolojik bir sendrom olarak tanımlanmakta. Şimdi aşağıdaki soruları dürüstçe cevaplayın, eğer kendinizi çoğu soruya “evet” der bulursanız, sizde de bu tatlı sendromdan olması kuvvetle muhtemel.
Kitap kokusunu sever misiniz? Kendinizi kitap alırken sıklıkla koklar bulur musunuz?
Matbaada basılan yazıyı okumak ilk tercihiniz midir?
Kitaplıklarınızın dolu olması hoşunuza gider mi?
Sadece kitap alışverişine çıktığınız olur mu?
Alışverişten eve dönerken elinizin kolunuzun kitap dolu olması sizi mutlu eder mi?
Kitap fuarlarını ve sahafları sık ziyaret eder misiniz?
Yeni çıkan bir kitabı aynı gün almak ister misiniz?
Buraya kadar iyi hoş! İyi bir kitap sever olabiliriz pekâlâ da bundan sonraki sorular açıkçası biraz daha zorlayıcı…
Kitaplarınızı başkalarıyla paylaşırken zorlanır mısınız?
Yeme içme ihtiyacı gibi temel ihtiyaçların yerine kitap almayı tercih eder misiniz?
Aldığınız kitabı “okuyamama ihtimâlini” düşünür müsünüz ve böyle bir ihtimâli kabul eder misiniz? (Tsundoku sendromu olan bir çok kişi kitap istiflediğini kabul etmiyor, muhakkak, bir gün bu kitapları okuyacaklarını düşünüyorlar).
Kitabı alırken ana dürtünüz, kitabın baskısının tükeneceği, bir daha bulamayacağınız korkusu mu?
Kitap aldıktan sonra hayatınızın üzerinde bir nevi kontrol ve güç sahibi olma hissini duyuyor musunuz?
Çare
Kitapları öpe koklaya alan bendenize gelince; itiraf edeyim, bir zamanlar yukardaki soruların çoğuna “evet” derdim.
Bu bağımlılıktan eğer sizde de varsa ve nasıl kurtulacağım diyorsanız; genelde tavsiye edilen sesli kitap, dijital kitap önerilerini es geçeceğim. Çünkü eminim aramızda benim gibi kitabı basılı okumayı seven ve bu kararından vazgeçmeyecek kitap kurtları vardır. Öncelikle kitapları istiflemenin (ki bence buna herhangi bir şeyi istiflemek de dahil) kullanmayacağımız bir şeyi almanın altında yatan dürtünüze bakın derim. “Ee alırken kullanmayacağımızı/ okumayacağımızı tahmin etmiyoruz.” diye cevap verirseniz, kendimce bulduğum bir çareyi paylaşayım: Alacağım kitap kadar sayıda kitabı elden çıkarıyorum. Ya ihtiyacı olanlara bağışlıyor veya sevdiklerime veriyorum. Bu elimdeki kitap sayısının aşırılığa kaçmasını önlediği gibi yenisini alırken daha titiz, daha seçici davranmamı sağlıyor.
İlaveten sanırım her ilgimi çeken kitabı okuyamayacağım gerçeğini önce idrak edip ardından kabul ettim. Ah o yetememe hissi yok mu. İnsanlığı hem ileriye götüren hem elini kolunu bağlayan. İşte az biraz onunla barıştım.
Keşke kitaplarla beraber kitap okuyacak zamanı da satın alabilsek. Ne güzel olurdu…
Şeyda Bodur