Yeni Kelimeler Yeni Dünyalar 2

Hatırlarsanız, geçtiğimiz ay Türkçe’ye çevrilemeyen ve birkaç kelime ve anlamı aynı anda ihtiva eden kelimelerden bahsetmeye başlamıştım.

Bu ay, bana “bir yaşıma daha girdim” dedirten bir kavram- daha doğrusu- kelimeyle karşınızdayım, Tsundoku. Kısaca kitap istiflemek veya devamlı kitap alıp okumadığımız/okuyamadığımız kitapları yığıp biriktirme işlemiymiş.

Kelime uzaklardan, Japonya’dan; bir şeyleri daha sonrası için istifleyip hazır bir halde o alandan ayrılmak anlamına gelen tsunde-oku ve kitap okumak anlamına gelen dokusho sözcüklerinin birleşiminden oluşmakta.

Tsundoku Sendromu

Kabul edelim, bu bir bağımlılık. Bu bağımlılık Japonya, Kore ve Çin’de psikolojik bir sendrom olarak tanımlanmakta. Şimdi aşağıdaki soruları dürüstçe cevaplayın, eğer kendinizi çoğu soruya “evet” der bulursanız, sizde de bu tatlı sendromdan olması kuvvetle muhtemel.

Kitap kokusunu sever misiniz? Kendinizi kitap alırken sıklıkla koklar bulur musunuz?

Matbaada basılan yazıyı okumak ilk tercihiniz midir?

Kitaplıklarınızın dolu olması hoşunuza gider mi?

Sadece kitap alışverişine çıktığınız olur mu?

Alışverişten eve dönerken elinizin kolunuzun kitap dolu olması sizi mutlu eder mi?

Kitap fuarlarını ve sahafları sık ziyaret eder misiniz?

Yeni çıkan bir kitabı aynı gün almak ister misiniz?

Buraya kadar iyi hoş! İyi bir kitap sever olabiliriz pekâlâ da bundan sonraki sorular açıkçası biraz daha zorlayıcı…

 Kitaplarınızı başkalarıyla paylaşırken zorlanır mısınız?

Yeme içme ihtiyacı gibi temel ihtiyaçların yerine kitap almayı tercih eder misiniz?

Aldığınız kitabı “okuyamama ihtimâlini” düşünür müsünüz ve böyle bir ihtimâli kabul eder misiniz? (Tsundoku sendromu olan bir çok kişi kitap istiflediğini kabul etmiyor, muhakkak, bir gün bu kitapları okuyacaklarını düşünüyorlar).

Kitabı alırken ana dürtünüz, kitabın baskısının tükeneceği, bir daha bulamayacağınız korkusu mu?

Kitap aldıktan sonra hayatınızın üzerinde bir nevi kontrol ve güç sahibi olma hissini duyuyor musunuz?

Çare

Kitapları öpe koklaya alan bendenize gelince; itiraf edeyim, bir zamanlar yukardaki soruların çoğuna “evet” derdim.

Bu bağımlılıktan eğer sizde de varsa ve nasıl kurtulacağım diyorsanız; genelde tavsiye edilen sesli kitap, dijital kitap önerilerini es geçeceğim. Çünkü eminim aramızda benim gibi kitabı basılı okumayı seven ve bu kararından vazgeçmeyecek kitap kurtları vardır. Öncelikle kitapları istiflemenin (ki bence buna herhangi bir şeyi istiflemek de dahil) kullanmayacağımız bir şeyi almanın altında yatan dürtünüze bakın derim. “Ee alırken kullanmayacağımızı/ okumayacağımızı tahmin etmiyoruz.” diye cevap verirseniz, kendimce bulduğum bir çareyi paylaşayım: Alacağım kitap kadar sayıda kitabı elden çıkarıyorum. Ya ihtiyacı olanlara bağışlıyor veya sevdiklerime veriyorum. Bu elimdeki kitap sayısının aşırılığa kaçmasını önlediği gibi yenisini alırken daha titiz, daha seçici davranmamı sağlıyor.

İlaveten sanırım her ilgimi çeken kitabı okuyamayacağım gerçeğini önce idrak edip ardından kabul ettim. Ah o yetememe hissi yok mu. İnsanlığı hem ileriye götüren hem elini kolunu bağlayan. İşte az biraz onunla barıştım.

Keşke kitaplarla beraber kitap okuyacak zamanı da satın alabilsek. Ne güzel olurdu…

Şeyda Bodur

Önceki İçerikKonuşan Hikayeler – Veda
Sonraki İçerikNehir Söyleşi Nedir?
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever