Yaşadıklarımız Sınav mı Ders mi Anlamıyoruz!

Google Görseller

 

 

 

 

 Daha ilk cümleden itiraf ediyorum, ben de defalarca ve kusursuzca aynı hatayı çok yaptım. Dolayısıyla bu yazıyı birlikte bir cevap arama çabası olarak düşünebiliriz belki. Çözümü bulsak da uygular mıyız şüpheliyim! Belki faydamız olur birilerine ne dersiniz. Hayatımızda acı veren ve tekrar tekrar yapıp kendimizi suçlamak ya da sorgulamak yerine diyelim ki hayata ihaleyi bırakıp sonra da;

 

“Bu bir sınav, Allahım bu sınavlardan yoruldum. Allahım bana güvendiğini biliyorum ama dayanamıyorum.  Allah dağına göre kar verirmiş. Benim de kaderimde bu varmış, yaşanacakmış…” ve geri kalan benzer şeyleri de siz çoğaltabilirsiniz.

Ne kadar da güzel her şeyi hayata bırakıyoruz değil mi?

 Peki biz?

“Sürekli neden benim başıma geliyor” isyanında dikkatinizi kritik bir detay çekti mi?

 “Sürekli” … sürekli geliyorsa üzücü haber bu sınav, hayat, kader, dağına göre kar falan değil!

Bu düpedüz bizim var olan hatayı ya da hatalar serisini sürdürmemizle alakalı. Başlık ne olursa olsun…

 

Aşk mı, iş mi, dostluk veya aile mi. Ne olursa olsun, sosyal medyada sürekli altında başkalarının isminin yazdığı o cümleyi söylemek zorundayım; “aynı şeyi tekrarlayarak farklı sonuçlar beklemek aptallıktır”. Kabul ediyorum, bu cümlenin hakkını benim verdiğim çok zamanlar oldu. Ama sonra oturup farkettiğinde insan çok sinirleniyor. Sanmayın ki hayatı çözdüm ve kusursuz yaşıyorum. Yine harika hatalarım var ama en azından tekrar değil daha yaratıcı davranıp yepyeni hatalar yapıyorum…

 

İnsanlar değişir mi? Zor ama olabilir. Peki karşımızdaki insan; olay, durum, biz sürekli aynı şeyi yaptığımız halde değişmeden ısrarla incitici olmaya, kırmaya, üzmeye, kötü hissetmeye, sarsıntıya yol açıyorsa buradaki sorun ne olabilir?..

Sorun net; orası çıkmaz sokak, yanlış yol, yöntem, kişi veya duruş… hepsi yanlış. Ama sınav değil buna emin olabilirsiniz. Aynı davranışı yapmakta ısrar etmenin nedeni ne olabilir.

Acaba en yaygın nedeni, “ben bunu düzeltebilirim, ben bunu iyileştirebilirim ya da iyi niyetimle veya sevgimle, sınırsız anlayışımla istediğim noktaya getirebilirim.” Dediğimiz için olabilir mi?

Cevap veriyorum, üzgünüm ama yapamazsın. Olmaz, hiç olmadı, hiç olana şahit olmadım. Olmaz çünkü böyle düşünmek için iki nedenimiz olabilir, ya inat ediyoruz ama buna asla inat, hırs, takıntı veya benzeri herhangi bir tanımlama yapmıyoruz ve gerçekten bunu inatla başarabileceğimize inanıyoruz ya da çok istiyor olmamıza rağmen kendimizin böyle kabul görmesini istiyoruz ve dayatıyoruz. Çünkü tam ortasından baktığımıza duruma o kadar biricik, tertemiz, içten, samimi, gererek, yoğun bir şekilde istekliyiz ki hiç kötü ne olabilir, demiyoruz.

 

Kendi küçük dünyamızda evrensel olarak kabul görenin bizim duygu ve düşüncelerimiz olduğunu sanıyoruz.  Üzgünüm ama değil işte…

 

Çok arabesk bulduğum ama çok da güzel bir tanımlama olarak gördüğüm ama tam hatırlamasam da şöyle bir söz var; “beni sırtımdan vuranların hiçbiri yabancı değildi, hepsine bir iyilik yapmışlığım vardı.” dediğim gibi tam söz bu olmayabilir ama ana fikir buydu…

Şimdi kendi hayatınızdan birkaç dakikalığına çıkın ve sırtınızdaki bıçakları tek tek çıkardığınızı düşünün, o bıçakları kimler soktu sırtınıza?

Hoş, birkaç dakikada temizlenmez o bıçaklar ama yine de bir başlangıç olsun. Sırtına bıçak sokana, seni arkandan vurana niye iyilik yapıyorsun, niye yapıyoruz ya da zamanında yaptık. (kendimi ayırıyorum artık burada ben iyiliği gömdüm nadir çıkartıyorum) Biz alemin enayisi olabilir miyiz?

İyilik kötülüğü mü yenecek, sen onun gibi değilsin o kötü diye sen de mi kötü olmayacaksın, ona iyilikle mi cevap vereceksin anlaması vardı değil mi? Geçelim bu kısımları, o iş yaş. Normal iyilikten anlamayan, sırtının ortasına hançeri sokan insan, senin ikinci ya da ikibininci iyiliğinden anlar mı? Yapma, etme Allah aşkına.

Sonra da hançeri yiyince canı da acıyor tabi insanın her ne kadar alışsa da vah neden böyle oldu.

E nasıl olacaktı?

Zaten böyle olacağı belliydi. Şimdi bunda hayatın, kaderin suçu ne?

Bu gerçekten her şey sınav mı sence?

Sen her seferinde boş kâğıt verip hiç çalışmadan sınava giriyor olabilir misin?

 

Hayat bir sınav doğru ama insan en çok kendi dersine çalışmalı gibi geliyor bana. Ben ne istiyorum, nasıl muamele görmek, nasıl yaşamak, nasıl nefes almak, hangi yolda ya da yollarda yürümek, hangi yol arkadaşlarıyla hareket etmek istiyorum… Bunlar en çok çalışmamız gereken konular.

 

İkili ilişkiler konusuna tamamen girmiyorum oradan çıkmak zor ama kısa kenarından geçmezsem olmaz. Karşındaki kadın ya da adam sen sürekli aynı şekilde davranıyorsun ama senin istediğin ilgiyi, sevgiyi ya da her neyse sana vermiyorsa bunun neden ne olabilir?

Basit bir matematik. Ya sevmiyordur ya yeterince sevmiyordur ya da senin istediklerin onun istedikleriyle uyuşmuyordur ki ortak nokta bulmak için kendi yaptığında inat etmemekle o büyük değişime başlayabilirsin veya başka yol denemen gerekiyordur.  Hele ki duygular söz konusu olduğunda. Gerçek ve yoğun olan duygular insana imkânsız gelen o kadar çok şey yaptırabilir ki ooo yani…

Ama karşındakinin seni sevdiğini veya sevmediğini anlamak çok zor değil, net olan tek bir şey vardır çünkü, hiç sevgisini belli edemese de sensiz yaşamayı düşünmek istemez. Yalnız biz o kadar güzel bahaneler buluyoruz kendimize; o duygularını dile getiremiyor, geçmişinde travmaları var, yalnızlığa alışmış, ilişkiye alışması zor oluyor, özgürlüğüne düşkün, seviyor ama belli edemiyor.

Hmmm evet bahaneler mükemmel ama aslında her biri kendine sapladığın yeni bir bıçak! Kendine karşı onu savunmayı bırak artık. Sen ne istediğini biliyorsan o da biliyordur, bilmiyorsa zaten bırak bildiğinde gelsin. Çünkü onsuz olamayacağını düşündüğün her an ya da ayrılığın seni dağıtacağını düşündüğün her dakika daha kötü anlar geçiriyorsun sadece bunu farkında değilsin!

 

Ezcümle, sınav, dağına göre kar, kader, bizlerin genel olarak ısrarla aynı hataları yapıp farklı sonuçlar beklediğimiz bambaşka şeylerdir. Sınavı geçmek için tek bir soru var, ona yanıt verince diğerlerini çok rahat geçebiliyorsun; “SEN NE İSTİYORSUN, İSTEDİKLERİNİ ALMAYA HAZIR MISIN? YOKSA AĞLAYIP HAYATI SUÇLAMAYA DEVAM MI EDECEKSİN?”

 

 

Elif Akkuş

 

 

Önceki İçerikDüşünce Gücüyle Tedavi
Sonraki İçerikKadın ve Edebiyat… Tadımlık -1-