Üfff Baba, Sıkıldım

Şimdilerde ebeveynlerin en çok duyduğu cümlelerin başında geliyor. Sıkılmak ne demek? Sıkılmak gerçek bir eylem bile değil. Sıkılmak, o anda yapmakta olduğumuz şeyi yapmak istememek veya olduğumuz yerde olmak yerine başka bir yerde olmayı arzulamaktır. Öyleyse çocuklar neden mevcut durumdan bu kadar şikayetçi?

Bizim çocukluğumuz nasıldı? 60’lı ve 70’li yıllarda doğduysanız, elimizdeki kısıtlı denebilecek fiziksel oyuncak ile hayal kurarak birçok oyun oynadığımız dönemleri hatırlarsınız. Yedi tane kırık kiremit parçasından ‘yedi kule’ oynar, gazoz kapaklarını biriktirirdik. Sokakta ateş yakıp kumpirin atasını pişirirdik.

Yalnız olduğumuzda bile elimizdeki oyuncakları konuşturup, bir anda uçan kahramanlar olurduk. Gerçekten dolabın tepesinden atlayanları bile duyardık. Sadece bir nesil sonra nasıl oldu da bu kadar değişiklik oldu?

Ne oldu bugünün çocuklarına?

En önemli değişim sosyalleşme tanımı. Bizim çocukluğumuzda dışarıda veya evde olsun, diğer çocuklarla oynanırdı. Şimdi ise internet, bilgisayar oyunları ve benzeri cihazlar, çocukların oyunları bir ekranın arkasında oynamalarını sağlıyor. Bu durum sanal dünyada birçok kişi ile oynanan, ancak bedenin yalnız olduğu bir ortam yaratıyor. Bilinç dışı diğer insanları hissetmediği için sosyalleşme sonucu ortaya çıkacak serotonin hormonu da salgılanmıyor. Bu hormon bizi diğer insanlara bağlayan ve güvende hissetmemizi sağlayan hormon. Hayata güvenle bakmak ve gelişim için oldukça önemli.

Araştırmalara göre çocuklar günde yaklaşık 7 saat boyunca herhangi bir ekrana bakıyor. Bazı yeteneklerini geliştirecekleri nadir şiddet ve rekabet içermeyen oyun dışında içerikler de onları bir hedefe doğru ilerletecek yönde. Oyunu kaybedince sinirlenen, yeteri kalan gelişim sağlayamayan çocukların psikolojisi olumsuz yönde etkileniyor.

Ayrıca oyunlar hazır bir şekilde onlara sunulur. Kurgu bellidir. Hayal gücüne gerek yoktur. Gerçek hayatta atamayacakları golleri bile orada atabilirler. Neler yapılmalı? Elbette sözle değil, hareketlerimizle onlara örnek olup bazı etkinlikler için onları teşvik edebiliriz:

*Okumak

Çocukların gün içerisinde belli saatleri okuma ile geçirmesi hem sağ hem de sol beyni çalıştırmasından dolayı onların odaklanma ve hayal kurma kabiliyetleri aynı anda çalıştırır. Eğer okuma beraber yapılırsa sosyalleşme de sağlanır. Çocuğun okuduğundan ne anladığını anlatması önemlidir.

*Dışarı Çıkmak

Çoğu zaman direnseler de onları dışarı çıkarmak, park, orman veya herhangi bir başka fiziksel faaliyette bulunmak hem fiziksel yeteneklerini geliştirir hem de sanal dünyadan biraz uzak durmalarını sağlar. Spor yapmak, kutu oyunlarını parkta oynamak ve daha birçok yaratıcı fikir ortaya çıkacaktır. Çocukların da uygun ortamda fikir üretmesine izin verince çok sıra dışı etkinlikler ortaya çıkabilir.

*Doğa ve Hayvanlar

Doğa ve bizlerle yaşayan hayvanlarla olan bağlarını güçlendirmek, sadece diğer insanlarla değil, bizimle yaşayan hayvanlar ve doğa ile olan derin bağımızı anlamalarını sağlar. Bu da onlarda kalıcı bir anlayışın oturmasını sağlar. Kendileri dışındaki olana daha saygılı ve duyarlı insanlar haline gelirler.

*Onlarla Eğlenin

Onlarla ebeveyn olarak da eğlenebiliriz. Onlarla arkadaş olmadan – ki bunu önermiyorum – onlar yapılacak faaliyetlere katılabiliriz.  Hatta bazen elektronik oyunları da onlarla oynayıp deneyimleyebiliriz. Böylece oyunlar arasındaki kalite farkını görebiliriz. Daha önemlisi, çocuğunuz bizi onun yanında gördüğünde bize daha yakın hissedecektir. Onlar istediklerinin bir kısmını yapabildiğinde, istemedikleri etkinlikler için daha hazır hale gelir.

Deniz Öztaş

Önceki İçerik28 Ocak Haftası Kültür Sanat Ajandası
Sonraki İçerikZ Raporu
Deniz Öztaş
TED Ankara Koleji, ODTÜ Makine ve ODTÜ İşletme Yüksek Lisansı ile 18 senelik eğitim hayatında öğrendiklerini 2006 sonrasında unutma sürecine girip, yeniden öğrenmeyi seçti, yeniden bir yolculuğa başladı. Bir nefeslik mola verilen durakta kendini öğrendiklerini uygulama ve paylaşmak amacıyla araştırmaya ve yazmaya başladı… Önce insanoğlunun hayatında önemli bir yeri olan bilinçaltını inceledi. Daha sonra bireylerin de ötesinde onları derinden yönlendiren kolektif bilinçaltına merak sardı… 2014 yılında Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesinde Öğretim Görevlisi olarak dersi vermeye başladı. 2011 yılında tanıştığı Psikolog Bert Hellinger’in çalışması Aile ve Organizasyon Sistemi Terapisi konusunda eğitimleri Svagito Liebermeister ve Ralph Willmann‘dan aldı. Hem şirketlere hem de bireylere uygulanabilen Aile ve Organizasyon Sisteminin Uygulayıcısı olarak çalışmaya devam ediyor. Yasemin Sungur ile tanıştığı 2010 yılından beri ondan aldığı ilhamla MARTIDAŞ Öztaş olarak yazılarını paylaşmaya devam ediyor. Gezmeyi, kitap okumayı ve film seyretmeyi çok seviyor.