Babamın vefatından sonra, ondan yadigâr kalan bahçesinde, toprakla iletişime geçtim. Anladım ki, aslında iletişim kurduğum öz benliğimmiş.
İçimizdeki bahçeyi tanımamız, ihtiyaçlarını anlamamız gerekiyor.
Asla “Benim bahçemden bir şey olmaz” demeyin; emek verip çalışın, toprak cömerttir ve çabalarınızı asla karşılıksız bırakmaz.
Bahçelerin hepimizin hayatı ile yakından ilgisi vardır. İçinde olmak ve bahçeyi yaşamak hayatı yaşamak ve anda kalabilmek için gereklidir. Ve hepimizin bahçe hikâyeleri de farklıdır. Benim bahçe hikâyem şöyle.
Ankara’da doğup büyüdüm, yani hep şehirdeydim. Bahçe, oyun oynanan ve parkların olduğu bir yerdi benim için, gerçek bir bahçe ile tanışmama ve içsel yolculuğuma çıkmama aracı olan kişi babamdır. 1990’lı yılların ortalarına doğru Hacettepe Üniversitesi’nde psikoloji okurken dil eğitimi için yurt dışına çıktım. Bu sırada babam emekli olup memleketimiz Erdek’e yerleşmiş ve bir arsa alıp onu düzenlemek istemişti. Bahçe için uygun olan arsayı o günün koşullarına göre bulmaya çalıştı. Bir arsa buldu ancak arsanın altı kayalık ve içi dikenli ağaçlarla dolu yabani bir yapısı vardı. Eğimli olması da ayrıca zorlaştırıyordu işleri ama manzarası müthişti. Sağ tarafınızda Kapıdağı yemyeşil çam ormanları, sol tarafınızda Erdek körfezi denizi… Bunu ilk duyduğumda açıkçası hiçbir şey hissedemezken bir de “Ne işim var orada?” diye düşünmüştüm. Babam orada uzun yıllarını geçirdi ve çok bereketli bir bahçe ortaya çıkardı. Her meyveden birer ikişer ağaç, zeytin ve asmalar…
Birçok kişinin burada bir şey yetişmez dediği zamanları hatırlıyorum. Babam öyle söylendiğinde gülüyordu herhalde içinden… O toprakları fazlasıyla sevdi ve emek verdi. Karşılığını alması uzun sürdü ama sonunda amacına ulaştı. Tam tadını çıkarmaya başlayacaktı ki ömrü yetmedi. Bize bıraktı ve gitti.
Yaşım ilerledikçe ihtiyaçlarım da değişti elbette ve babamın bahçesiyle uğraşmaya başladım. Toprakla iletişime geçtiğimde, bunun aslında nasıl keyif veren, dinlendiren, insanın içinde gizli kalmış yetenekleri açığa çıkaran, özgüvenini arttıran bir şey olduğunu fark ettim. Toprakla uğraşmak, en temel psikolojik ihtiyaçlarımızı da karşılıyor ve içsel yönlerimizi kuvvetlendiriyor; bu gücü, kendimde hissettim.
İçimizdeki Bahçeyi Tanımaya İhtiyacımız Var
Sıra bana gelmişti. Onu güzelleştirmek için bahçeye emek verdim. Bitkileri, bahçede yaşayan hayvanları tanıdım onlarla bağlantı kurdukça aslında tam da bahçenin ortasında olduğumu gördüm.
Zaten yıllardır ben bu bahçenin ortasındaymışım ama gözlerim yerde, onun üzerinde değil de, gökyüzündeymiş sanki…
Bulunduğumuz yeri görmek bazen zordur, çünkü “gördüğümüzde” sorumluluk ve acı duygusuna tahammül edemeyiz. Fakat kendimizi, içimizi güzelleştirmek için eksiklerini görmek, neye ihtiyacımız olduğunu kavramamız gerekiyor. Yani, içimizdeki bahçeyi tanımamız gerekiyor. Verilen emek çok ama alınan ürüne değer…
Hepimizin bahçesinin farklı özellikleri var. Kiminde dikenli otlar fazla kiminde zararlı böcekler; kiminde ise yeşillik fazla, kiminde taşlar, kayalar…
Asla “Benim bahçemden bir şey olmaz” demeyin; emek verip çalışın, toprak cömerttir ve çabalarınızı asla karşılıksız bırakmaz.
Kendi Bahçemle Uğraşırken Neleri Fark Ettim?
Dengenin Önemi
Bir bahçeyi oluşturan her şey, tıpkı sağlıklı bir insanda olması gerektiği gibi, kararında ve dengeli olmalı. İyi ve olumlu şeylerin insana fazlasıyla yüklenmesinin de belirli zararları olabiliyor çünkü.
Mesela iyi şeylerden olan ve bir parça dışarıdan almamız da gereken sevgi, koruma, güven, sorumluluk ve onay alma gibi ihtiyaçların, kararında, yaşa ve duruma uygun olması gerekir. Bahçede de bitkiler için faydalı olan ilacı dozunda atmalısınız fazlası hepsine zarar verir.
Ağaçlar için çok önemli olan budama işlemini de dikkatli yapmanız gerekir; aşırıya kaçarsanız, ağaçlara zarar verirsiniz.
İnsan, Doğanın Parçasıdır ve Ondan Ayrılmamalıdır
İnsanı doğadan ayıramazsınız, ayırmamalısınız. Zamanımızın en büyük sorunlarından biri de tabiattan kopan insandır. Oysa insan, çalışan, üreten, kendine yeten ve mutlu olan insandır.
Doğa ile birlikte sevmek ve üretmek, insanı hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlıklı hale getirir. Hele de teknolojiden uzak yaşayan ve eski yöntemleri uygulayan tabiat insanının psikolojik olarak hastalanması çok zordur. Ne depresyona rastlarsınız ne kaygı bozukluklarına ne de şehir hayatının getirdiği diğer psikolojik rahatsızlıklara; bilmezler öyle şeyleri…
Yetiştiğimiz Toprak, Hayat Kalitemizi Belirler
Yetiştiğimiz toprak ve içine ekilenler büyüdüğümüz çevredir. Bu toprağın yapısı, hayatımızın kalitesini belirler.
Toprakların ve bahçelerin yeniden düzenlenmesi gereken taraflarını, eksikliklerini görmek önemlidir. Böylece gerekli temizlikleri de yapabilir, içimizdeki yabani otların veya acı veren bitkilerin büyümesine neden olan koşulları kavrayıp bunlardan kurtulabiliriz. Bu zararlı otları tanımalı ve onları hangi yöntemlerle temizleyeceğimize karar vermeliyiz.
Bunları yapmak ve böylece hayat kalitemizi artırmak kesinlikle mümkündür. Yeter ki, emek vermeye hazır olun, toprak sizi asla cevapsız bırakmaz.
Sevgiyle, görüşmek üzere…