Stres, sözlük anlamı olarak “baskı” demektir. Yaklaşık 1.500 gr’lık organik bir bilgisayar olan insan beyninin, algıladığı olaylar karşısında yönettiği bedende oluşturduğu kimyasal tepkimeler zinciri olarak algılanabilir.
Parametrelerini yeterince algılayamadığı ve analiz edemediği (karmaşık bütünü basit küçük parçalara bölerek anlamak) bir olay karşısında, daha önceden bildiği bilgi kalıplarına oturtmaya çalışır beyin öncelikle. Bunu holografik (parçanın bütünün bilgisini taşıması) olarak yapar. Çok karmaşık nörolojik ağ nedeniyle, organik-kimyasal bilgi aktarım hızının düşük olmasına rağmen holografik bilgi akışı sebebiyle işlem çözümlemesi çok hızlıdır. 1-2 notasını dinlediğimiz bir şarkının tümünü hatırlayabilmemizin nedeni budur. Oysa bilgisayarın daha fazla bir bölümünü dinlemesi gerekir şarkının lineer (doğrusal) çözümlemesi nedeniyle.
Eğer daha önceden bildiği bir kalıba oturtabilirse, neler yaptığı kayıtlı olduğu için yapması gerekenleri rahatlıkla uygulayabilir ve belirlenmiş bir sonuca erişir. Yani her şey bilgisi dahilindedir. Bunun mahsuru ise, gelişmeye engel olmasıdır. Öğrenilecek yeni bir şey yoktur.
Bu bakış açısına uygun olarak, 4 seviyede öğrenme vardır :
- Bilmediğinin farkında olmamak: Çocuklarda görülür, duygulara göre hareket edilir.
- Bilmediğinin farkında olmak: Kişi öğrenmesi gerekenlerin farkındadır ve eğitim alır.
- Bildiğinin farkında olmak: Kişi eğitim almıştır ve artık konu ile ilgili sebep-sonuç ilişkisinin bilgisine sahiptir.
- Bildiğinin farkında olmamak: Yüksek düzeyde eğitim seviyesi oluşmuştur. Ev kadınlarının çok lezzetli yemekleri tarifini düşünmeden yapmaları gibi.
Eğer olayı daha önceden bildiği bir kalıba oturtamazsa beyin alarm verir. Varlığını “tehdit altında” algılar. Bu durumda kendini koruma programları çalışır. Savaş ya da kaç tepkisi oluşur.
Her iki tepkide de, adalelere kan gitmesi, fazla kanın vücudun iç kısımlarına çekilmesi, göz bebeklerinin büyümesi tarzında içgüdüsel reaksiyonlar oluşur. Tüm bu bedensel tepkiler uygar davranışlarla uyumlu değildir. Size bağıran müdürünüzün karşısında bir iç çatışma yaşamanıza neden olur. Gerilim boşaltılamamıştır. Fazla elektrik enerjisi dokularınızı yaşlandırır, laktik asit (yorgunluk asidi) oluşur.
Bazen olay sonrasında kontrolsüz öfke yanlış objeye boşaltılır. Sonuçta olayı yöneten yasalar bilinemediği için beyin, bütün bedende bir dizi kimyasal reaksiyon başlatır ve kontrol üst beyinden (analitik bölüm) iç beyne (ilkel beyin) doğru kaymaya başlar. Bu durum oluşmadan önlem almanın tek yolu eğitimdir, yani bilgiyi arttırmak ve bakış açısını genişletmek. Bilgi arttıkça ve vizyon geliştikçe, algılayabildiğiniz parametrelerin sayısı ve olaylar karşısında üst beyninizle reaksiyon verme ihtimaliniz artar. Düşünce kapasiteniz yükselir ve rasyonel tepkiler verirsiniz.
Algılayamadığınız bir olay karşısında, içgüdüsel tepkileriniz yatıştıktan sonra eğitim alma ihtiyacı hissetmiyorsanız 1. seviye öğrenimdesiniz demektir. Duygusal karmaşaya çok açık bir durumdur ve duygularını sizden daha iyi kontrol eden, analitik ve eğitimli biri tarafından yönetilirsiniz. Gösterdiğiniz her zaaf, bir yönetim parametresi olarak kaydedilir ve fark etmeden yönlendirilirsiniz. Durumunuzdan şikayet etmemeniz için kaynakları azaltma-çoğaltma yöntemiyle sizi mutlu ve mutsuz ederek belli bir seviyede kalmanızı sağlarlar.
Oysa kendi düşünce – duygu – davranış zincirinin farkında olan birisi, düşüncelerini değiştirerek duygularını ve dolayısıyla davranışlarını (Neuro Linguistic Programming) değiştirebilir. Bilinçli bir şekilde, davranışlarını etkileyen duygularının ve duygularını belirleyen düşüncelerinin farkındadır. Yaşadıklarına ve etkilerine hakimdir. Dolayısıyla onları değiştirebilir.
Aşağıdaki duanın sözleri bu anlamda çok ilginçtir:
“Tanrım, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmem için kuvvet, değiştiremeyeceğim şeylere katlanmak için sabır, ikisi arasındaki farkı görmem için de akıl ihsan eyle!”
Kerem Şenoğlu