Daha gökyüzü pespembe iken, yani gün doğduktan hemen sonra, bir ‘sarı yaz’ sabahında, benim gibi çevirmen olan yürüyüş arkadaşımla, Ege sahilinde, her zamanki oldukça tempolu yürüyüşümüz esnasında, bir anda, ilk defa, ikimizin de ilgi alanı olan etimoloji konusunda konuşmaya başladık… Ama galiba aslında birbirimizin kökenbilim bilgisini test etmeye giriştik…
Hepimizin bildiği gibi Türkçe, sürekli yabancı dillerle etkileşim hâlinde. Eski Türkçe döneminde Çince, Sanskritçe ve Moğolcadan ödünçlemeler yaparken, Eski Anadolu Türkçesi döneminde büyük oranda Arapça ve Farsçanın etkisinde kalmış. 19.yy’dan itibaren ise Fransızca, sonra da Almanca, İtalyanca ve İngilizce’den dilimize çeşitli kelimeler geçti.
Şimdi arkadaşımla aramızdaki diyaloğa kulak verin isterseniz:
BEN:
‘Masa’ ile başlayalım. Söyle bakayım, hangi kelimeden evrilmiş?
ARKADAŞIM:
Latince ‘mensa’ (masa) kelimesinden evrilmiş. İtalyanca’da da ‘mensa’, küçük, taşınabilir masa demek. İspanyol dilinde masa kelimesinin karşılığı ise ‘mesa’.
Şimdi de sen söyle bakayım: ‘Diktatör’ kelimesinin kaynağı ne?
BEN:
Latince ‘dictare’ fiili (tekrar tekrar söylemek; bir şeyi birine zorla kabul ettirmek, dikte etmek). Fransızca’da ‘dictateur’ (olağanüstü yetkili başkan) kelimesi aynı Türkçe’de gibi
okunuyor.
ARKADAŞIM:
‘Rönesans’ ne kadar önemli ve zarif bir sözcüktür. Latince’de ‘renascere’ (yeniden doğmak) fiilinden kaynaklanır biliyorsun. Fransızca’da ‘renaissance’ (yeniden doğuş) kelimesi Türkçe’de okunduğu gibi okunuyor.
BEN:
Peki, ‘ambulans’ kelimesine ne dersin?
ARKADAŞIM:
Bize Fransa üzerinden gelmiş ama asıl kökeni Latince. Dolaşmak, dolanmak anlamı bulunan ‘ambulare’ kelimesinden evrilmiş ve ‘ambulans’ olmuş. Çok ilginç!
‘Servis’ kelimesi de çok sık kullandığımız Fransızca kelimelerden birisi. Onun hikâyesini de sen anlatıver.
BEN:
Anlatayım. Latince’de ‘servus‘ (esir) kelimesinden geliyor. Fransızca kökenli bir kelime olan ‘service’ in, Eski İngilizce’deki ‘serfise‘ (hizmet) kelimesinin Türkçe’ye yansıması. Sözüme başka bir kelimenin hikâyesini de ekleyeyim. O da ‘pavyon‘ kelimesi: Latince‘deki ‘papilio’ (kelebek ve çadır anlamına gelir. Türkçe’deki papyon kelimesi de bu, kelebek şeklinde olduğu için) Fransızca’da ‘pavellun’ olmuş, o da ‘pavillon’a dönüşmüş. Türkçe’de olduğu gibi okunuyor. ’Gösteri yapılan gösterişli çadır, bina, geçici sığınak’ anlamı taşıyan ‘pavillon’ sözcüğünün Türkçe’ye özgü olan ‘içkili gece kulübü’ anlamı 1945 yılında Taksim Gazinosu’na eklenen ve ‘pavyon’ adıyla ünlü olan müştemilat bölümü sayesinde yaygınlık kazanmış.
ARKADAŞIM:
Karnım acıkıyor galiba yavaş yavaş. Aklıma ‘patates’ geldi. İspanyollar Orta ve Güney Amerika’yı işgal ettikten sonra, patates de İspanya’ya getiriliyor. Patates adı muhtemelen,
Karayip adası Hispaniola yerlilerinin eski dili olan Taino dilinden gelmiş. Zira onlar patatese ‘batata’ (tatlı patates) diyorlarmış. Çoğul şekli de ‘batatas’mış.
BEN:
Pantolonumda yeni bir leke keşfettim şu anda. Ha bak sana ‘pantolon’ kelimesinin kökenini açıklamaya çalışayım:
‘Pantolon’ Fransızca’da aynı anlamı karşılayan ‘pantalon’ sözcüğünden geliyor. Eski Fransızca’da ‘pan’ (giysi altı), ‘talon’ (topuk) demek. Bazıları da bu kelimeyi, 16.yy İtalyan
commedia dell’arte tiyatro janrının bir karakteri olan ve hep uzun don/şalvar giyen ‘Pantalone’nin ismine bağlıyor.
Dostum, bu kadar etimoloji testi yeter bugünlük. Başka bir gün yine devam ederiz. Hadi gel şimdi şu kafede oturup çay ve simit keyfi yapalım…
Hepinize keyifli sonbaharlar sevgili okurlar…
Nevin Tali Ölçer