Eylül başından itibaren sizlerle belirli konularda ortak özellikleri olan 11 film tavsiyesi paylaşıyorum. Bu hafta Şiddete Dair temalı ilk film listesinde birinci sıraya koyduğum filmi tanıtıyor ve aynı temadaki diğer 10 film tavsiyesini sizinle paylaşıyorum.
Şiddete Dair konu başlığı altında, bu haftaki yazıya konu olan film, Claude Chabrol’dan Seremoni (La Cérémonie) olacak.
Burjuva bir aile olan Lelievre’lerin malikhanesinde hizmetçi olarak göreve başlayan Sophie, sessiz ve utangaç bir kadındır. Malikhane’nin yakınındaki ilçe merkezinde postane memuresi olarak çalışan ve tuhaf, enerjik, kompleksli kişiliğiyle toplum tarafından marjinal biri olarak tanınan Jeanne, kasabaya yeni gelen hizmetçi Sophie ile yakın arkadaş olmakta fazla gecikmez.
1930 doğumlu Fransız Yönetmen Claude Chabrol, Seremoni filmini 1995 yılında çekmiştir. Chabrol, 1958 yılından itibaren bir çok filme yönetmen olarak imza attıktan sonra, 2010 yılında ölmüştür.
Sophie, Lelievre’lerin malikanesinde hizmetçi olarak çalışmaya başlayan disleksik bir kadındır. Sophie’nin yaptığı işe odaklı soğuk tavırları ve donuk bakışları, emeğine ve kendisine yabancılaştığının kanıtları olarak görülebilir. Sophie’nin film boyunca kendisine sorulan sorulara “bilmiyorum” yanıtını vermesi, onun kendi hayatı hakkında karar vermekten uzak ve üst sınıfın yargı ve kararlarını kabullenen bir tutum takınmasına yol açıyor.
Chabrol’un, Ruth Rendell’in A Judgement in a Stone (Taştan Hüküm) romanından uyarladığı Seremoni, yönetmenin kendisi tarafından “Son Marksist Film”i olarak tanımlanıyor. Filmin senaryosu ise Claude Chabrol ile birlikte Caroline Eliacheff tarafından yazılmıştır.
Sophie’ye odasını gösteren Catherine, odasında televizyonu bile olduğunu söylüyor. Sophie yerine kurulduğunda gözünü kırpmaksızın televizyona odaklanıyor. Sophie’nin kendi başına kaldığı zamanları değerlendirme şekli olarak televizyon her an karşımıza çıkıyor. Akşam yemeğinde ailenin “televizyonu da var, sıkılmaz, oyalanır…” şeklinde konuştuğunu görüyoruz. Televizyon bir alt sınıf eğlencesi, herhangi bir entelektüel katkısı olmayan, basit bir eylem olarak görülüyor. Televizyonun farklı kullanımı tam da burada karşımıza çıkıyor, çünkü filmin sonlarına doğru aile de televizyon izliyor. Ancak burada gece için özel olarak hazırlanmış, iyi giyimli aileyi opera izlerken görüyoruz.
Yüksek kültür ve kültür endüstrisi çarpışması, bir çatının altında ayrı odalarda kendini tekrar etmeye devam ediyor. Opera, bir yüksek kültür ürünü olarak desteklenirken, kültür endüstrisi/popüler kültür bizzat insanları kapitalist toplum yapısının içerisinde eriten, sınırların dışına çıkılmasını, baş kaldırılmasını engelleyen, düzene her daim yeni ve daha fazla tüketen bireyler kazandıran ve kasıtlı üretilen ürünler olması sebebiyle eleştirilir. Bu popüler kültür ürünlerinin hedef kitlesi işçi sınıfı olarak belirlenmektedir. Düzenden hiçbir yarar elde edemeyen ve isyan etmesi muhtemel olan, üretim gücünü eli
Oyuncular: Sophie rolünde Sandrine Bonnaire oynarken, postacı Jeanne’yi Isabelle Huppert canlandırmaktadır. Burjuva aile Lelievre’lerde ise, anne Catherine’yi Jacqueline Bisset, baba Georges’i Jean-Pierre Cassel ve kızları Melinda’yı Virginie Ledoyen izleyici ile buluşturmaktadırlar.
Chabrol’un filmde değindiği bir diğer önemli unsur okur yazarlıktır. Sophie disleksiktir. Ve aynı zamanda okuyamaz, bu durum karşısında duyduğu utanç ve ezilmişlik hissi, işçi sınıfının genelinin sahip olamadığı entelektüel birikim nedeniyle duyduğu aşağılanmışlık duygusunun “okuma” yeteneğiyle minimalize edilmiş halidir. Evi ilk kez gezerken, Sophie’nin kütüphaneye girememesini, kendini oraya ait hissedememesini, her zaman uzak duruşunu, Sophie’nin, filmin sonunda kitaplığa ateş etmesiyle tamamlıyor Chabrol.
Diğer burjuva ailelerinin kiliseye yardım ettiği sahnelerde kilisenin ve kilise üzerinden dinin işçi sınıfına karşı takındığı tutumu rahatlıkla görebiliriz. Yardım etmek ve toplumda bir statü sahibi olmak arasında pozitif bir etkileşim vardır. Yardım ediyor gibi görünmek adına, yardıma gereksinimi olanların kullanamayacağı eski giysiler ve tarihi geçmiş yemekler veren burjuva ailelerinin bu yaptıkları, Sophie’nin arkadaşı Jeanne tarafından yüzlerine vurulunca, kilise yardıma gereksinimi olan sınıfın yanında yer almak yerine, bu yardımları yapan burjuva kesimin arkasında durur.
Aslında had safhada alt sınıflarda yaşayanlara karşı bir ötekileştirme söz konusudur. Jeanne, Sophie’ye sınıf farklılıkları üzerine nefret yüklü bilgiler vermektedir, sürekli bu ötekileştirmeyi vurgulayarak anlatımlarda bulunmaktadır.
Seremoni filminin Görüntü Yönetmenliği Bernard Zitzermann tarafından gerçekleştirilirken, filmin müziği Matthieu Chabrol yapılmıştır.
Jeanne, durumunun farkında olan ve her durumda başkaldırmaya meyilli, düzen tarafından eritilemeyen bir karakter olmasıyla Sophie’nin dramatik yolculuğunda onun bilinçlenmesini sağlayacak olan önemli bir etkendir. Jeanne gibi olmak, Sophie için öncelikle dış görünüşünde ona benzemekten geçer. Sophie saçlarını Jeanne gibi örer ve dönüşümünü tamamlar. Bilinç kazanan Sophie ve dostu Jeanne, içlerine işleyen sınıf kinini dışa vuracaklardır. Sophie ve Jeanne’i öncelikle, toplumun istediği gibi davranmak yerine evde dans edip şakalaşırken, ailenin yatağına kahve dökerken izleriz. Yavaş yavaş “nasıl davranmaları gerektiği” ne dair kalıpları yıkarlar ve son aşama olarak aileyi öldürürler. Sophie hiçbir zaman okuyamadığı kitaplara bir kurşun sıkar.
Filmin sonunda Sophie ve Jeanne’nin aileyi öldürmesi, aile bireylerinin iyi ya da kötü olmasıyla ilgili olarak değerlendirilmemelidir. Öldürmeye götüren ne bireylerin davranışlarıdır, ne de karakterlerin çeşitli psikolojik sorunları ya da bozukluklarıdır. Cinayete yol açan, adaletsizlikten doğan sınıf kinidir. Bu açıdan baktığımızda Seremoni filmi alegorik olarak değerlendirilebilir. Tün karakterler kendi başlarına bireyleri değil, toplumun belirli sınıflarını temsil etmektedirler ve çatışma aslında sınıfların çatışmasıdır.
“İnsanlar mı yoksa sistem mi?” sorusunun olası tüm cevapları sınıf kini kavramıyla örtüşmektedir. İnsan varoluşu gereği ya da toplumların kıstasları çerçevesinde iyi ya da kötü olarak tanımlanabilir. Mutlak iyi olunamayacağı gibi, mutlak kötü de olunamaz. Romantik akımın kalın çizgilerle çizdiği mutlak iyi-kötü sınırlarından izleyiciyi çekip çıkaran Chabrol, insanların iyi ya da kötü oluşunu sorgulamaktan öte, iyiliğin de kötülüğün de kapitalist düzenden kaynaklandığı bulanık, iç içe geçen bir dünya sunuyor izleyiciye.
Şiddete Dair:
Aynı temada, “Şiddete Dair” konusunun irdelendiği başka önemli filmler izlemek isterseniz size sunduğum liste şöyle:
- Claude Chabrol’dan La Cérémonie – Seremoni
- Christoffer Boe, Offscreen – Ekran Dışı
- Stanley Kubrick, A Clockwork Orange – Otomatik Portakal
- Fernando Meirelles ve Kátia Lund, Cidade de Deus – Tanrıkent
- Mathieu Kassovitz, Le Haine – Protesto
- Shohei Imamura, Fukushû suruwa wareniari – İntikam Benim
- Michael Haneke, Funny Games – Ölümcül Oyunlar
- Javor Gardev, Zift
- Rob Reiner, Misery – Ölüm Kitabı
- Bryan Singer, The Usual Suspects – Olağan Şüpheliler
- Oliver Hirschbiegel, Das Experiment – Deney
Tanju AKLEMAN