“Sevemez Kimse Beni, Benim Sevdiğim Kadar” , Cem Keçe’nin kaleminden çıkmış bir psikoloji kitabı. Farklı yönlerden narsisizm, narsisistik yapı ve narsistik kişilik bozukluğunu ele alıyor. Narsisistik kişinin, kendi içine gömülüp tüm dikkatini kendisine vermesinin ilk başta kendisini, ailesini ve sonra toplum yaşamını nasıl olumsuz etkilediğini anlatıyor.
Suda yansıyan kendi görüntüsüne âşık olup, ulaşılamaz aşkının kurbanı haline gelen mitolojik karakter Narcissus’un hayatı, günümüzde birçok yaşamda tekrar ediyor. Çünkü insan olmanın en acı gerçeklerinden biri, özellikle geçmiş çocukluk yaşamları duygusal acılar veya hayal kırıklıkları içeriyorsa, insanın geçmişini tekrarlamak üzere donanmış olmasıdır. Geçmiş hep tekrar eder.
Mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır. Her çağ, kendisini oluşturan özgün rollerin tekrarlandığı ve abartılı şekilde dışa vurulduğu, patolojik davranış biçimleri yaratır. Yeni yüzyılın tekrar eden en önemli rollerinden biri patolojik narsisizm yani narsisistik yapıdır. Modern toplumlarda süratle yayılan sanal dünyayı bir nevi narsisistik dünya olarak görebiliriz. Narsisistik dünyada, narsisistik kişi kendi içine gömülüp tüm dikkatini kendisine verir. Bu durum ilk başta kendisini, ailesini ve sonra toplum yaşamını olumsuz etkiler ve şişirilmiş bir kendilikle birlikte çok derin acılara maruz kalabilir.
Çünkü Facebook ve Twitter gibi kişinin egosunu parlatıp vitrine çıkardığı iletişim araçlarıyla beslenen ve insan ruhunun yalnızlığının “sidikli kontesi” diye tanımlanan narsisistik yapı, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormuş gibi görünse de, er ya da geç onu bunalıma ve sıkıntıya sokabiliyor. Sevgi, fedakârlık, yardımseverlik gibi değerlere yabancılaşmış bir şekilde “mış gibi” yaşamasına yol açabiliyor. Hatta toplumsal yozlaşmalara ve cinsel sapkınlıklara neden olabiliyor.
Kitapta, dinamik yönelimli psikoterapi eğitiminden bahsediyor. Dinamik Yönelimli Psikoterapi Eğitimi, CİSED (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği) tarafından veriliyor. Başkanlığını Cem Keçe yürütüyor. CİSED, Türkiye’nin alanında önde gelen güzide akademisyenlerini ve ruh sağlığı profesyonellerini bünyesinde barındıran, 9 ilde örgütlenmiş Türkiye’nin en büyük aile, evlilik ve cinsel sağlık derneği aynı zamanda. CİSED’in kuruluş amacı, huzurlu insan, sağlıklı cinsellik, mutlu bir evlilik ve aile yaşantısı için” halka yardımcı olmak. CİSED, cinsellikle ilgili kafalara takılan sorulara bilimsel yanıtlar vermek için azami çaba göstermekte ve insani açıdan önemli bir yere sahip olan cinselliğin doğru bir şekilde algılanması için 15 yıldır yoğun faaliyetler yürütüyor.
Kitabın yazarı Cem Keçe, narsisizmi “özsevi, özsevgi, özsaygı, özdeğer, ego saygısı, kendilik değeri” olarak tanımlıyor. Kitapta, narsisizm, insanın kendi değeri ve değerliliği konusunda hissettikleri; kişinin kendisiyle ilgili hissettiği güzel duygular olarak ele alınıyor. Yazara göre, narsisizmin yemek yemek veya su içmek gibi normal bir ihtiyaç. İnsanlar, narsisizmi sağlıklı bir şekilde oluşturamadıklarında veya abartıp patolojik hale getirdiklerinde sıkıntı yaşıyorlar.
Peki narsisizmin normal olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Cem Keçe, bu soruya şöyle yanıt veriyor:
1- İnsanın iç dünyasındaki narsisistik beklentiler bir arzu mu yoksa ihtiyaç mı?
2- Dış dünyada diğerleri ile olan ilişkisi nasıl?
3- Kişi narsisizmle neler yapıyor?
“Eğer kişi, istek ve arzuları ile ilişki kuruyorsa problem yok. Ancak bu ilişki açlık derecesinde oluyorsa, öteki ile ilişkide sorun çıkmaya başlar. Narsisistik yapının temellerinden birisi de, yakınları ile veya başkası ile ilişki kurma şeklidir. Narsisistik biriyle ilişki halinde olan kişinin onunla ilgili bazı fikirleri vardır. Mesela şu soru sorulabilir: Eşinizin en çok neyinden şikâyet edersiniz? Bu soruya verilecek cevap ile o kişi hakkında çok değerli bilgiler edinilebilir. Bundan dolayı o kişinin hakkında söylenen sözler çok önemlidir. Yukarıdaki soruya verilen cevaplar muhtemelen şu türden olacaktır: ‘Onun gözünde değerli olduğumu hiç hissetmiyorum’, ‘Evlenene kadar bana her şeyi yaptı ama şimdi onlardan eser kalmadı’.
Ve Cem Keçe narsizm hakkında şöyle devam ediyor:
“Normal bir sevgi kapasitesi içerisinde, sevgi ve nefretin bütünleşmesi gerekir. Narsisistik yapılarda bu sevgi ve nefret bütünleşememektedir. Yaşanan sorunların kaynaklarından biri de budur. Genel anlamda kişinin kendi hakkında hissettiği olumlu düşünceleri ve kişinin kendini sevmesi, onun başkaları ile olan ilişkilerini de olumlu etkiler. Kendisini seven ve kendisi ile barışık olan kişi, başkalarını da sevebilir. Bu sevgiyi gösterirken haset ya da kıskançlık duymaz. Narsisistik bir kişi birini sever gibi görünse bile ardında haset ve kıskançlık vardır. Yani gerçek bir sevgiden ziyade haset ve kıskançlığın üstünü kapatmak üzere ortaya çıkan bir sevgidir bu. Bunun oluşmaması için kişinin kendi olumlu yanlarını görmesinin yanında olumsuz yanlarından da rahatsızlık duymadan kendiliğinin bir parçası olarak kabullenmesi gereklidir. Narsisistik yapıda olumlu yönler abartılırken, olumsuz yönler yok kabul edilir. Bu durumda olumsuz yönleri kapatma çabası patolojiyi ortaya çıkarır.
Narsisistik beklentilerin dile getirilmesi çoğu zaman sıkıntı ve problem yaratır. Çünkü her insan bunu ister, arzu eder, hatta ifade eder, ama bazen bu istekler karşılanmayabilir ya da karşı taraftaki kişiler, ‘Sen ne kadar bencilsin! Hep kendini düşünüyorsun!’ diyebilir. Oysa narsisistik beklentilerin günlük yaşantıyı ne kadar etkilediğini görmek için çok fazla çaba harcamaya gerek yoktur.”
Okuryazar.tv’de Cem Keçe ile bu söyleşiyi gerçekleştiren Sevilay Acar, aşağıdaki soruları yazara sorarak, kafalardaki soru işaretlerin giderilmesine yardımcı oluyor.
Twitter ve facebook gibi sitelerde cinsellikle ilgili paylaşımlar, insanların görünmedikleri bir dünyada kendilerini daha iyi ifade edebildiklerini mi gösteriyor? Bu iç dünyanın bir yansıması mı?
Erkeklerde performans zorlanması, kadınlarda beğenilme ve terk edilmeme zorlanması cinsellikte önemli bir yer tutar. Bu yüzden insanlar görünmedikleri bir dünyada kendilerini cinsel olarak daha rahat ifade edebilirler. Bu rahatlık yüz yüze paylaşılması zor konularında konuşulmasına olanak sağlar. Bu açıdan bakıldığında Twitter ve Facebook gibi sitelerde cinsellikle ilgili paylaşımlar, iç dünyanın bir yansıması olarak kabul edilebilir.
Kitabınızda yer verdiğiniz hikâyelerin içinde yaşayan karakterlerin isimlerine izlediğimiz dizilerden aşinayız… Birlikte olduğu kadınlarda annesini arayan ve her yokuştan sonra aynı inişe geçen Ezel… Hayatında zayıflara ve ayrıntılara yer olmayan Behlül ve diğerleri… Bu kurguyu yapmanızın sebebini anlatabilir misiniz?
Televizyon hayatımızın tam ortasında duruyor. Son yıllarda dizilere çok bağlı ve sıkı takip eden bir topluma dönüştük. Dizi karakterleriyle özdeşimler kuran, onlar gibi olmaya özenen bir gençlik yetişmeye başladı. Ben de böyle bir kurgu yaparak, bu çarpıklığa dikkat çekmek istedim.
“Narsisistik kişiler iç dünyalarında meydana gelen derin boşlukları diğer insanlar ve nesnelerle doldurmaya çalışırlar ve bunun da adının cinsellik olduğunu düşünürler” diyorsunuz. Yaşanamayan, eksik kalan ya da yiten duyguların cinsellikle tamamlanmaya çalışılmasının nedeni nedir peki?
Narsisistik kişiler aslında kendi anne ya da babalarının narsisistik yapılarının bir ürünüdürler. Yani vaktiyle anne ya da babaları onları kendi uzantıları olarak algılamış olduğu için kendileri de diğer insanları öyle algılarlar. Bu nedenle iç dünyalarında meydana gelen derin boşlukları diğer insanlarla veya nesnelerle doldurmaya çalışırlar ve bunun adının cinsellik olduğuna inanırlar. Birlikte oldukları insanları vaktiyle anne ya da babalarının kendilerini sevdiği biçimde arzularlar. Dolayısıyla cinsellik yaşadıkları partnerleri onların ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdürler. Partnerlerinden kendilerine ilgi göstermelerini ve isteklerini karşılıksız yerine getirilmelerini beklerler. Bazen partnerlerini yalnızlıklarından kaynaklanan gerilimleri boşaltabilecekleri bir cinsel nesne gibi görebilirler. Cinsel ilişki sırasında onların gerçeklerini düşünmeksizin yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışabilirler.
İlginç bir kitap, farklı bir söyleşi… Kitabı ve söyleşinin devamını okumanızı tavsiye ediyoruz.
http://okuryazar.tv/?p=1323/ Sevilay Acar
Sevemez Kimse Beni Benim Sevdiğim Kadar – Farklı Yönlerden Narsisizm, Narsisistik Yapı Ve Narsistik Kişilik Bozukluğu’
Yazarı: Cem Keçe
Editör: Sedat Akgümüş
Kasım 2011
1.Basım
Pusula Yayınevi / 282 Sayfa
Yazar Hakkında: Dr. A.Cem Keçe; 1971′de Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmetler Bölümü’nde “Aile Danışmanlığı” eğitimi aldı. Konya Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik üzerine Yüksek Lisans yaptı. Prof. Dr. Vamık VOLKAN’dan dinamik yönelimli “psikoterapi” süpervizyonu aldı. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği’ni kurdu ve halen 10 yıldır genel başkanlığını yürütmektedir. Yaklaşık 5 yıldır Sabah Gazetesi Günaydın ekinde her Çarşamba Cinsel Sağlık köşesinde ve Posta Gazetesi Ankara sayfasında haftalık yazılar yazmakta ve okuyucularından gelen “psikolojik sorunlar, aşk, evlik, ilişkiler ve cinsellik” konulu soruları yanıtlamaktadır. ‘Çaresiz Değilsiniz Çare Sizsiniz’, ‘En İyi Terapistim Ben’, ‘Olmak ya da Olmamak – İstersen Değişimi Başarabilirsin’, ‘10 Adımda Vajinismus Tedavisi’, ‘Vajinismusun Üstesinden Gelmek’, ‘10 Adımda Erken Boşalma Tedavisi’, ‘Cinselliğin Dayanılmaz Ağırlığı’ ve ‘Edebi Cinsellik’ adlı kitapların yazarıdır. www.facebook.com/drcemkece ve www.twitter.com/drcemkece adreslerinde takipçileriyle buluşuyor.