Okurun Gözünden: Manves City, Latife Tekin

“Erice’nin yoksulu sahipsizi bol nasıl olsa, işçi bulmaktan yana sıkıntı çekmiyorlar. Bu gidişle Pırasa Ovası’nda tarla bırakmayacak Manves, gündüz birbirimize seslenemiyoruz bile, kımıldamamıza izin verilmiyor, yaptığımız iş tehlikeliyse bir sebil koyun yamacımıza madem. ‘Susayın birazcık, ne olmuş?’ diyor müdür, performans düşüklüğünden kapıyı gösteriyorlar saniyesinde.” 

Latife Tekin’in Manves City ve Sürüklenme romanları Can Yayınları tarafından aynı anda yayımlanarak biz okurlarıyla buluştu. Latife Tekin’in yazım dilindeki zenginliğe hasret kalmış ben, Manves City’yi soluğumu tutarak okudum. Sürüklenme ve birkaç kitap daha okuduktan sonra kendimi kitabı tekrar okurken buldum. Aynısı Sevgili Arsız Ölüm’de de olmuştu. Bunu sağlayan Latife Tekin’in eşsiz dil zenginliği ve işlediği sosyal konulardaki derinlikti. Latife Tekin eserleri benim açımdan her zaman etkin bir okuma gerektirir. İlk okumamda hikâyenin bütününün tadını çıkarır, ikinci okumamda biz okurlara bıraktığı  şifreleri çözerim.

Manves City, Erice beldesinin kendi ismine ve kimliğine üveyleşmiş yeni adıdır. Tıpkı şehirdeki büyük iş hanlarının isim ve mekân kültürlerinin yerini plazaya, çarşı esnafının shop’a, iş merkezinin center’a bırakarak üveyleştiği gibi. İlk başta dil, kültürel doku ve beraberinde aile ilişkileri artık üveyleşmiştir bu topraklara. Sadece bunlar değil elbet, kiraz ağaçları sökülüp yerlerini ceviz ağaçlarına bırakmış, toprak bile kendine üvey olmuş çoğu yeri betona dönmüştür.

“-Erice’de herkes herkesin üveyidir- kendine bir düzen kurana kadar başlarının üstünde yeri vardı bir mahalleye girseniz silme akraba, hepsi üvey.” 

Nergis ve Ersel daha çocuk yaştan anneleriyle işe giden, etekçilikten yetişkinliklerine birbirlerine yol arkadaşlığı yapmış iki arkadaştır. Ersel sendika sorunları nedeniyle uzunca süredir Erice’den uzaktır ve hapistedir. Bu süreçte Nergis’le birbirlerine mektup arkadaşlığı yaparlar. Nergis aynı zamanda Erice’de yerel bir dergide köşe yazarıdır. Her yazısında Erice’nin yaşadığı çevresel ve kültürel erezyona yer verir. Erice’nin zaman içinde Manves City’e dönmesi ve çevredeki diğer bölgelerin de aynı tehdit altında olmasının bir felaket olduğunu her fırsatta dile getirir.

Ersel Erice’ye geldikten sonra Nergis’le kayıp üvey kızları Eda’nın izini sürer. Ersel’in bu yolculuğunda toplumsal değerlerin ne derece yozlaştığını görmek ve kızının izine her yaklaştığında farklı bir acı hikayeyle karşılaşmak onu derinden etkiler. Romanın sonunda Ersel’i bekleyen acı sürpriz bir yandan bizi de çok yönden düşündürür.

Latife Tekin’in yeni eserlerinin konusunu irdelerken, sadece fakir halkı ele alan nitelikte değerlendirmek oldukça yetersiz bir yaklaşım olur. Daha 80’li yıllarda Berci Kristin Çöp Masalları’nda yazar, toplumdaki kültürel yozlaşma, çarpık kentleşme, doğa katliamı ve denetimsiz sanayileşmeye kadar önemli dünya sorunlarını toplumun küçük bir kesimi ile ele alarak dile getirmiştir. Aynı yaklaşım Manves City’de de kendini göstermektedir. Kitapta yer alan neredeyse okumamış, kırsalda yer alan işçi sınıfı ile, kitabın okur kitlesinin çoğunluğu olan, büyük şehirlerdeki üniversitelerde çift ana dal yapmış büyük plazalarda önemli unvanlarla çalışan emekçilerin yaşadıkları sorunlar neredeyse ortak niteliktedir. Örneğin, giderek uzatılan mesai saatleri ve azaltılan mola süreleri, ödenmeyen fazla mesai ücretleri ve ödenmeyen maaşlar, her uygulanan yeni iş modelinde verimlilik adı altında az sayıda çalışanla çok iş çıkarmak, iş güvenliğinin neredeyse hiç olmaması nedeniyle insan sağlığının tehdit altında olması gibi sorunlar tüm dünya için ortak nitelikte sorunlardır.

Latife Tekin eserlerinde ayrıca, dilimizdeki zenginliğin unutulmaması için, halk arasında kullanılan söz ve deyimlere yer vermeye özen göstermektedir. Manves City’de yer alan bazıları:

‘Etekçi’ydi ikisi de, anneleriyle işe giden çocuklardı onlar’

 ‘Ucuz ömrün kahkahasına gözyaşına kıymet biçilmez.

‘Mevlam kimseye kuyunun dibi yok dedirtecek korku yüzü göstermesin.’

Latife Tekin’in Türk edebiyatı içindeki özgün değeri küçük bir topluluktan dünya yüzünde her kesime dokunacak hikâyeyi bizlere sunmasıdır.

Didem Yeşim Pektok

Önceki İçerikDüş ve Gerçek Arasında
Sonraki İçerikBabalar ve Oğulları
Didem Yeşim Pektok
“İşim: İnsan Konu: Le’biderya. Ufuk çizgisiyle arkadaşlığımda ‘İnsan’ a dair en güzel manzarayı mekan edindim. Olumlu fikir üretir, iyi paylaşım yaparım.” Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümleri mezunu Pektok, 1993 yılından beri reklam, satış, bankacılık ve eğitim alanlarında çalışmıştır. Bilişim teknolojileri alanında eğitim veren bir kurumun ortağıdır ve kurumun insan kaynağı, finansman, eğitim koordinasyon birimlerinden sorumlu yöneticisidir. Aynı alanlarda kurumsal eğitimler verir. Kadınların toplum içinde eşit haklara sahip olması için çalışan sosyal sorumluluk platformunun lideridir. 2014 yılından beri Martı Dergisi’nde insan, kadın, çocuk konularında yazar ve okuduğu kitaplarla ilgili okur gözünden yorumlarını paylaşır.