Yazarımız Yeşim Türköz, İstanbul’da gözlerini dünyaya açıyor. Takip eden dört yılını Beykoz’da boğaza bakan bir evde geçiriyor. Ardından babasının futbol kariyeri nedeniyle Giresun’a taşınıyorlar. Yazarımız o yılları şu cümleler ile anlatıyor bizlere: “O yıllar, insanların doğaya karşı nazik, doğanın da çocuklara karşı cömert olduğu zamanlardı.” Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden 1985 yılında mezun oluyor. Doktora derecesini Ankara Üniversitesi Klinik Psikoloji ABD’de tamamlıyor. Çok sevdiği mesleğini hala Ankara’da sürdürüyor. Yeşim Türköz, psikoterapist, psikodramatist ve psikodrama eğitimcisi olarak çalışıyor. Evli ve iki çocuk annesi. Çalışmayı, öğrenmeyi, yazmayı, bisiklete binmeyi, müziği, türküleri, bağlama çalmayı, şarkı söylemeyi ve oyun oynamayı çok seviyor. Büyü Dükkânı, onun ilk kitabı ve ilk kez 2008 yılında yayınlandı. Diğer kitapları ise İç Dünya Oyunları, Büyü Dükkânı’nda İki Çınar ve İçeride Oyun Var yine Epsilon Yayınları’ndan çıktı.
Peki kitabın adı neden “Büyü Dükkânı”?
Yazarın kullandığı bir psikoterapi yaklaşımı olan ve psikodramanın “Büyü Dükkânı” (Magic Shop) isimli tekniğinden esinlenerek kaleme alınmış. Bu teknik, psikodramanın kurucusu Jacobs Levy Moreno’nun öğrencisi Hanna Weiner tarafından geliştirilmiş. Kullanılan teknikten kısaca bahsetmek gerekirse, sahne olarak bir “Büyü Dükkânı” hazırlanır. Burası alışverişlerin takas olarak yapıldığı, fantezide var olan bir yerdir. Sahnede, grubun yöneticisi dükkân sahibi olarak, gönüllü diğer üye de müşteri olarak rol almaktadır. Tüm grubun izlediği oyunda, dükkân sahibi ve müşteri arasında pazarlık başlar. Ustaca yapılan bu pazarlık sonunda müşterinin “Büyü Dükkânı”ndan alabileceği en iyi şeyi alıp çıkması gerekmektedir. Ancak bu her zaman mümkün olmamaktadır. Oyundaki pazarlığın sırrı bu kitabın özünü teşkil etmektedir. Bu yaklaşımla kaleme alınan kitap, yazar Yeşim Türköz tarafından hikayelerin karakterleri ve içeriğindeki olaylar hayal edilerek yazılmıştır.
Büyü Dükkânı kitabında sekiz ayrı öykü var:
- Büyü Dükkânı
- Müzik Kutusu
- Gözyaşı
- Oyun
- Şifre
- Kanatlar
- Harita
- Veda
Her bir öyküde hikâyenin ana karakteri olan dükkân sahibi değişmez. Fakat müşteri olarak gelen karakterler değişir, her birinin Büyü Dükkan’ından satın almak istedikleri değişir. Tabii ki müşterinin satın almayı isteği şeyler maddi değil manevi değeri olan olgular. Bu hikayelerde satın alma işlemi de parayla değil, yine manevi değeri olan yaşanmışlıklarla yapılır.
İnsanların yaşamlarında çok istediği ama bir türlü sahip olamadığı birçok şey vardır.
Ya da sahip olup kaybettiği şeyler…
Bazen sahip olduğu ancak kurtulmak istediği şeyler…
İşte tüm bunlar o yerdeki insanların “Büyü Dükkânı”na gelme nedenidir.
Müşteriler buradan her şeyi satın alabilirler, sadece bunun için belirlenen bedeli ödemeye hazır olmaları gerekir!
Kitaptaki ilk hikayemiz olan “Büyü Dükkânı”na gelen müşteri, bu dükkandaki kuralları bilmeden almak istediği şeyi dile getirir: “Pişmanlık duyduğum 50 yıllık hayatı yeniden yaşamak istiyorum” der.
Kaybettiği yılları yeniden yaşamak için her şeyi veremeye oldukça istekli görünüyordur. Burada ödemesi gereken bedel ise çok manidardır. Hayatından geri aldığı 50 yıl için dükkân sahibi, müşteriden belleğini ister. İlk önce bu alışverişi müşteri sevinçle kabul eder. Aralarında geçen konuşma müşterinin ne kadar istekli olduğunu ve sürecin onun sanki yararına olacağını şeklinde devam eder. Ancak hikâyenin ilerleyen sayfalarında dükkâna gelirken almak istediği şey değişir ve bambaşka bir farkındalıkla dükkândan ayrılır.
Büyü Dükkânı sahibinin dudaklarından bu sözler dökülür: “Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalır.”
İkinci hikâye olan “Müzik Kutusu”nda yazarımız hangi konuları bize fark ettirmeye çalışıyor?
Büyü Dükkânına gelen müşteri bu sefer cesareti satın almak istiyor. Yaşamındaki verdiği kararlarda korkmadan ilerlemek istiyor. Ve pazarlık başlıyor. Takip eden diğer müthiş hikayelerde de birçok güzel duyguyu hikayelerinde bize fark ettirmeye çalışıyor Sevgili Yeşim Türköz’ü. Aşk acısı, çocuk olmanın bedeli, Şans, Şöhret, Adalet gibi birkaç içeriği kitaptaki hikayelerde bize vermeye çalışıyor.
İnsan yaşam içerisinde her gün kendiyle uğraşıyor. Bazı zamanlarda bulunduğu duyguyla başa çıkabilirken bazı anlarda da o duygunun esiri olabiliyor. Sevmediği duyguları ise aslında bir yok etmek yerine kendi bünyesindeki faydalarını görmüş olsaydı. Sanırım çok yol kat etmiş olacaktı. Bir şöhrete sahip olduğunuzda, bunun bedelini huzurunuzu vererek ödüyorsunuz. Ya da hırslı bir birey olduğunuzda da bunu sağlığınız ile ödüyorsunuz. Bu tabii ki ağır bir bedel oluyor. Çünkü sizi tüm yaşam boyunca ayakta tutacak en önemli şey sağlıklı bir beden ve zihindir.
Bu Kitabı okuyan kişiler bu kitaptan ne kazanmış olacaklar diye sorarsak…
“Büyü Dükkânı” kitabı her okuyucusuna ayrı bir etki yaratsa da hepsindeki ortak duygu “Farkındalık”tır. Daha önce hiç fark etmediğiniz bir isteği ya da dileği artık kendi yaşamınızda dilerken oldukça düşünüyorsunuz. Çünkü bunun olması durumunda ne ile yüzleşeceğinizi size öğreten bir kitap oluyor. Bu kitabı daha çok genç (Lise 2 ve sonrası) arkadaşlarımın okumasını çok arzu ederim. Çünkü oldukça akıcı ve öğretici bir anlatımı var. Her hikâyenin sonunda bizim en çok hissettiğimiz duygularla yüzleştirmemizi de sağlayan oldukça iyi gözlemlenmiş bir kitap olduğunu da düşünüyorum.
O zaman kitaptan bir alıntıyla bitirelim yazıyı: “Bir gün büyükbabasına, gençliğinde ve yaşlılığında onu nelerin mutlu ettiğini sormuştu. Büyükbabası bu soru karşısında ona şu cevabı verdi:
- Gençliğinde ağaç dikmek ve diktiğin ağaca bakmak seni mutlu ediyorsa, yaşlılığında da o ağacın gölgesinde oturmaktan mutlu olursun.
Büyükbabasının ne demek istediğini yıllar geçtikçe kavramıştı. İnsanoğlu, yeryüzündeki yaşam süresinin sınırlı olduğu gerçeğinin farkında olarak yaşayan ve bunu bile bile mutluluğu arama gücünü koruyabilen tek canlı olmalıydı. Bu keşfettiği zaman, insanlığa büyük bir saygı duymuştu.”
Büyü Dükkânı kitabının yazarı Yeşim Türköz’e ve böyle bir kitabı yıllarca düzenli bir şekilde basılmasını ve dağıtılmasını sağlayan Epsilon Yayınevi çalışanlarını çok teşekkür ediyorum. Martı Kitap Kulübü’nde ilk bu kitapla Kitap ile Sohbet’e başlamış olmakta beni ayrıca mutlu etmişti. Şimdi de bu güzel kitabın birçok okurla buluşması için bu yazıyı kaleme aldığım için de bir koca aferin de kendime iletmek istiyorum.
Keyifli okumalar diliyorum
Kitap ile Sohbet Lideri
Zeliha Dağhan