Yuval Noah Harari, Homo Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı. Son dönemin en çok okunan yazarlarından biri. Yazdığı kitaplar milyonlarca baskı satıyor ve dünyayı etkileyen düşünürlerden biri. Son yazdığı ve dilimize çevirilen kitabı; “21.Yüzyıl için 21 Ders” yine zihin açan bir kitap olmuş. Harari, bu kitabını 5 ana kısma ayırmış, sıralamayı ise şöyle yapmış:
- Teknolojik zorluk,
- Siyasi zorluk,
- Umut ve umutsuzluk,
- Hakikat
- Direnç
Bu 5 ana başlığın altında 21 sorunun cevabı aranmış. Meditasyondan bilim kurguya geniş bir yelpazede 21. yüzyılda gündemi belirleyen konular irdelenmiş. Kaynak bölümüyle beraber toplamda 331 sayfa olan kitap Kolektif Kitap’tan piyasaya çıkmış ve Selin Siral tarafından Türkçeye kazandırılmış.
Harari daha evvel dile getirdiği endişelerini tekrarlıyor. Büyük veri algoritmaları ile iktidar olan seçkin bir grubun tüm düzeni alt üst edip, yeni bir insan ırkı oluşabileceği endişesini paylaşıyor. Bununla beraber dijital diktatörlüklerin de ortaya çıkabileceğinden dem vuruyor.
Anlatı ve hikâyenin gücünün oldukça üzerinde dururken, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birinin bu kurmacaları yaratması ve buna inanmasını gösteriyor Harari. Bugünlerde çok konuşulan medya konusunda da fikirlerini beyan ederken şunları yazmış; “Medyayı tekeline alan oligarşi tüm başarısızlıklarını tekrar tekrar başkalarının üzerine atıp hayali ya da gerçek dışı mihraklar üzerine çeker. Böyle bir oligarşide yaşadığınızda öncelik, sağlık hizmetleri ve çevre kirliliği gibi sıkıcı konular değiller daim patlak veren şu veya bu krizdir.”
Tanıdık geldi mi?
Ve ardından ekliyor: “Yozlaşmış bir oligarşi dur durak bilmeyen kriz selini bahane ederek egemenlik süresini dilediğince uzatabilir.”
Liberal anlatının kuvvetli bir savunucusu olan yazar kurtuluşu da bunda görüyor. Milliyetçi bağlar ve dini gelenekleri kaynaştıran ülkelere örnek olarak bizi de gösterirken refaha ermenin yolunu liberalizme çıkarıyor Harari.
Teknolojik gelişimin işlevsiz insanlar yığını oluşturma endişesini tekrarlayan yazar buna karşılık devletlerin çözüm bulma zorunluluğundan bahsediyor.
Aslında insanın “sezgilere” sahip olan bir varlık değil, örüntü tanıma yetisi olan bir canlı olarak tarif eden bu çarpıcı kitabı baş köşenize koyup, altını bol bol çizerek okumanızı öneririm. Ben öyle yaptım.
Anıl Akın