Hiç çok korktuğunuz oldu mu? Korkudan ayaklarınızın buz kestiği, göğsünüzün sıkıştığı, ağzınızın korkudan kupkuru kaldığı?
Yukarıdan aşağı doğru hızla inen bir lunapark oyuncağında midenizin büzüştüğü, içinizin kıpır kıpır olduğu olmadı mı? Peki ya âşık olduğunuzda, o hissin bir türlü geçmediğini fark ettiniz mi? Midenizde kelebeklerin uçuşup durduğunu anlattınız mı bir arkadaşınıza?
Ya bu duyguların tüm insanlar tarafından ortak olarak paylaşıldığını, hepimizin duygularımızı bedenimizin içinde, aynı biçimde hissettiğimizi biliyor musunuz?
Duygular, içeriden ve dışarıdan gelen uyaranlara karşı bedenimizin verdiği otomatik tepkilerdir. İnsanın evrimsel geçmişi, hayatta kalabilmesini sağlamak için gerekli biyolojik kodlamaları beraberinde getirmiştir. Bahse konu tepkilerin tamamı fizikseldir.
Korku anlarında vücut kan dolaşımını ayaklara toplar, insanın kolayca kaçabilmesi için. Öfke anlarında yine adrenalin artar, bu kez kollarımız da işin içerisindedir. Bakışlar kısılır, düşmana odaklanır. Araba kullanırken önümüze aniden çıkan engel karşısında verdiğimiz anlık tepkiyi istemli olarak gerçekleştirmemiz neredeyse imkânsızdır. Beynimiz kolay görünen zor işleri bilinçaltımıza atar ve kendiliğinden halleder. Düşünen beynimize kalan ise yalnızca düşünerek uzun bir süreçte karar vermek gibi zor görünen kolay işlerdir.
Bebekler doğumlarından itibaren ilk 18 ay boyunca yaşadıkları tüm duygusal olayların kayıtlarını beynin amigdala bölgesinde yani bilinçaltında faaliyet gösteren limbik sistemde kaydeder.
18 aydan sonra ise tüm kayıtlar düşünen beynimizde tutulur. Kısacası yaşadığımız duygular kendiliğinden gelişir ve bedenimizde fiziksel etkiler gösterir.
Finlandiya’lı bir grup bilim insanı, bu duyguların evrensel olup olmadığı konusunda bir araştırma yapmışlar ve geçtiğimiz yılın sonunda yayınlamışlar. 700 kişiyle yaptıkları bir dizi görüşme sonucu ortaya çıkan bir araştırma. Bu kişilerin yarısı Finlandiya’dan, diğer yarısı ise Tayvan’dan. Yani dünyanın iki ayrı ucundan. Katılımcılara, kişilerin duygularını tetikleyecek şeyler okutuyor, fotoğraflar gösteriyor ve filmler izletiyorlar. Daha sonra onlardan hissettikleri duyguları ve bu duyguların bedenlerinin hangi bölgelerini harekete geçirdiğiniz bir vücut resmine işaretlemelerini istiyorlar. Sonuçlar oldukça şaşırtıcı: Birbirinden hayli farklı iki coğrafya ve kültürden kadınlar ile erkekler benzer duygular için benzer bölgeleri işaretliyorlar. Hem de yüzde yetmişin üzerinde bir tutarlılıkla. İstatistik olarak bu tür bir araştırma için yeterince yüksek bir tutarlılık.
Aşağıdaki resimde, bu duygular ile etkiledikleri bölgelerin bir çizimi var. Depresyona girdiğimizde kanın vücudumuzdan nasıl çekildiğini hatırlayalım hep birlikte. Öfkelendiğimizde göğsümüzün ve yüzümüzün nasıl yandığını gördünüz mü? Mutluluğu nasıl iliklerimizde hissettiğimizi? Tiksindiğimizde midemiz nasıl da kıvrılıverir, gördünüz mü? Ya aşk? Midemizde kelebekler. En çok nerelerimiz hissediyor aşkı, fark edebildiniz mi?
Ya gurur, yakın akrabası kibir ve öfkenin nasıl da birbirine benzediğini, her ikisinin de bedeni nasıl yıprattığını görebildiniz mi?
Duygularımız, bedenimizin ayrılmaz birer parçasıdır. Ancak onlarla hayata karşı bir duruş sergileriz. Duygulanım bozukluğu yaşayan otistik bireylerde bunu daha da iyi anlayabiliyoruz. Bizi farklılaştıran, yaşama bağlayan, bireysel kılan duygularımız ve duygularımıza karşı yaptığımız yorumlarımızdır. En ufak bir mutsuzlukta, karşılaştığımız bir engelde kendimizi bırakıyor muyuz, yoksa gülüp geçiyor muyuz? Âşık olunca kendimizi kaptırıp gidiyor muyuz, yoksa bir ayağımız hala yerde mi? Öfke bizi delirtir mi yoksa beş dakika sonrasını düşünmeye devam mı ederiz? Kıskançlık bizim için sıradan bir duygu mu, yoksa bizi yer bitirir mi?
Kısacası duygularımızı tüm insanlıkla paylaşıyoruz, oysa yorumlarımız oldukça bireysel. Bu topraklarda İsa’dan hemen sonra yaşamış; Pamukkale’li bir hemşerimizin, ayağı sahibi tarafından sakatlanmış bir filozofun, Epiktetus’un sözüyle noktalayalım bu ayki yazımızı:
“Bizi etkileyen olaylar değildir, onlara verdiğimiz tepkilerdir.”
Duygu dolu bir ay geçirmeniz dileğiyle.
Emrah Akçay
Kaynakça:
Akçay, E. (2013). Külahıma Anlat. İstanbul: Destek Yayınları.
Eagleman, D. (2013). Ingcognito Beynin Gizli Hayatı. (Çev. Z.A.Tozar). İstanbul: Domingo Yayınevi.
Nummenmaa, L., Glerean, E., Hari, R., & Hietanen, J. K. (2013). Bodily maps of emotions. Proceedings of the National Academy of Sciences, 201321664.
The Huffington Post. Where Your Body ‘Feels’ Emotions Revealed In New Study. http://www.huffingtonpost.com/2014/01/03/body-emotions-finnish-study-video_n_4532617.html?view=print&comm_ref=false adresinden 04.01.2014 y-tarihinde erişilmiştir.