Bu ay Kitap ile Sohbet‘te Patrick Modiano’nun En Uzağından Unutuşun romanını okuduk.
Patrick Modiano 2014 Nobel Edebiyat Ödülünü alan yazar…
Modiano, Yahudi asıllı bir babanın ve Belçikalı bir annenin 1945’te savaş sırasında doğmuş çocuğu. İkinci Dünya Savaşı ve işgallerin olduğu bir dönemde yaşamış. Dolayısıyla bu zor deneyimleri kitaplarına da yansımış.
Yazarı pek çoğumuz gibi ben de tanımıyordum. Aslında Fransa’da çok tanınıyor olsa da, uzaklara açılamamış bir yazar. “Yasemin Sungur’la Kitap ile Sohbet” grubumuzda okunacak kitaplar listemizde yer aldığından kendisi ile tanışabildim. Modiano, beni sade anlatımıyla, yalın kısa cümleleriyle, yeni kelimeleriyle ve en çok da sakin sakin Paris sokaklarında gezdirmesiyle kendine çekti.
En Uzağından Unutuşun kitabında, yine değişik hayatların içinde buldum kendimi. Bu hayatlarda yaşamak ister miydim diye sorarsanız, cevabım hayır olurdu. Ben böyle bir hayat tarzını benimseyemem, beceremem ama onları anlamaya çalıştım.
17 yaşında, adını bile bilmediğimiz kahramanımız, yazar adayımız ya da yazarımız; Paris’te, çok sevdiğim hatta İstanbul’dan sonra en çok tanıdığım şehir olan Paris’in sokaklarında dolaşıyor. Ben de adım adım onu takip ediyorum, tabii ki harita üzerinden… Keşke seçtiğimiz kitapların peşinden yaptığımız gezilerden birini de Modiano ile St Michel Bulvarı’nda yapabilsek…
Kitapta yaşanan hayatları, büyük ölçüde amaçsız ya da anlık amaçlarla yaşanıyormuş buldum. Kahramanımızın karşısına Jacqueline ve Gerard Van Bever çıkıyor. Aslında onlar iki sevgili ama bir zaman sonra Gerard Van Bever devredışı kalıp, kahramanımız Jacqueline’in sevgilisi oluyor. Bu bizim kahraman için özel bir durum, oysa Jacqueline için öyle mi? O nereden yol bulabilirse Mayorka’ya gitme hayaline, oradan ilerliyor. Bazen insanları kullanarak, daha doğrusu her zaman insanları kullanarak… Ve Mayorka hayalinin çıkışı aşağıdaki alıntıda görebileceğiniz kadar basit:
“Gerard’la roman yazan bir Amerikalı ile tanıştık. Mayorka’da yaşıyor. Bize orada bir ev bulacak. Rıhtımda, bir İngiliz kitapevinde karşılaştık bu adamla.”
Artık kitapları okurken, başladığım tarihi, bitirdiğim tarihi ve bulunduğum yeri yazıyorum, renkli kalemlerle önemsediğim yerlerin altını çiziyorum, arka sayfaya kahramanların isimlerini yazıyorum. Gerçekten duygu yoğunluğu yaşarsam kitabıma el yazımla notlar alıyorum. Önceden kitaplarımı tertemiz okurdum, şimdi ise kitaplarımı kullanıyorum. Sayfa 41’den bir notumu paylaşayım sizinle:
“Ne kadar amaçsız, güvensiz, plansız, rastgele yaşamlar. Sanki Seine akıyor, onları sürüklüyor.”
Ve diğer notlarım:
Edilgen bir yaşam, rastgele, belirsizlikler ve sahte dostluklarla dolu…
Kararsız, amaçsız, güvensiz…
Yalnız, evsiz, parasız insanlar…
Dakikalık planlar, anlık yaşamlar, sözüne güvenilmeyecek insanlar…
Gelişigüzel seçimler, imkânsızlıklar…
Kaygı, yalnızlık, köksüzlük…
Sefillik, parasızlık, cepcilik…
Belirsizlik, güç-para karşısında boyun eğiş, satılık bedenler…
Son olarak Yasemin Sungur’la Kitap ile Sohbet’te paylaştıklarımızdan birkaç alıntı yapmak isterim;
Her ülkenin, o ülkenin yaşam tarzını, sokakları, o ülkede yaşayan insanları anlatan, o ülkenin tarihinden kesitler sunan çok özel yazarları var, bunları keşfetmeliyiz. Bir Alman, bir Norveçli, bir İspanyol yazar kütüphanemize girmeli…
Hiçbiri, roman kahramanı olmayı hak edecek kadar parlak insanlar değil. Yazar o kadar başarılı ki, bize hiç hayatlarını yaşamak istemeyeceğimiz, özenmeyeceğimiz, üç dört insanın hayatını sunuyor.
Biz kitabı okurken, sadece kitabın bize satır üstünde sunduklarını değil, satır aralarında sunduklarını da keşfedelim. O dönemde yaşananları, kahramanın hayattaki duruşunu…
Ne diyeyim; Modiano’yu şimdiye kadar tanımadığıma mı üzüleyim? Yok hayır, en azından artık tanıdım… Siz de tanıyın sevgili kitapdaşlarım.
Sevgiyle.
Can Yayınları
Çeviri: Tahsin Yücel
134 sayfa
Filiz Temizel