Kürk Mantolu Madonna’yı Okurken…

Sebahattin Ali/Kürk Mantolu Madonna

Herkesin ‘Kürk Mantolu Madonna’ ile ilgili iyi kötü bir fikri, okumuşluğu, bırakmışlığı vardır. Bizim yollarımız üç farklı dönemde, üç farklı deneyimle kesişti. İlkinde okumaya başladım ve başladıktan kısa bir süre sonra elimden bıraktım. Okuyamadım. Uzun zaman sonra, 2014 yılında tekrar niyetlendim. Bu sefer bitirmeyi başardım ama Raif Bey’e epeyce içerledim, sinirlendim. En nihayetinde, romanın benim için anlam ve önemi 2022 yılında katıldığım ‘Kitap ile Sohbet Liderliği Eğitim Programı’ndan sonra bambaşka oldu. Yasemin Sungur Hocamızın önderliğindeki eğitim sırasında, noktasından virgülüne kadar didik didik ettiğimiz bu değerli romanda zihnimde yepyeni kapılar açıldı. Öyle ki kendimce bir keşif bile yaptım. Bu keşif dönemimde, kontrol ettiğim kadarıyla böyle bir bilgi henüz yayınlanmış değildi ya da ben ulaşamadım. Eğer Aralık 2022 tarihinden önce bir paylaşım olmuşsa da en nihayetinde bu bilgiye özgün çalışmam sayesinde ulaştığımdan kendi sırtımı sıvazlamam kimseyi rahatsız etmez diye düşünüyorum.

Peki neydi ulaştığım bilgi?

Raif Bey ve Maria Puder’in doğum ve ölüm bilgileri…

Hadi gelin birlikte zaman akışına bakalım… Sizler de romanı okuduğunuzda bu bilgiye katkı yapmak isterseniz, bundan mutluluk duyarım.

Kürk Mantolu Madonna romanı, Ankara’da sonbahar mevsiminde başlıyor. Anlatıcı, işsizlik döneminde eski çalıştığı bankadaki arkadaşı ile (Hamdi) karşılaştığında mevsimin sonbahar olduğunu okuyoruz. (Syf. 12)

Daha sonra anlatıcı, Raif Efendi’nin hastalandığı günlerden birinde onun evine gidiyor ve bu sırada mevsimin kış ortası olduğundan bahsediyor. (Syf. 24)

“Şubat ortalarında bir gün Raif Efendi gene şirkete gelmedi.” (Syf. 34)

“Bir cuma günü akşamı Raif Efendi’nin başucundaki iskemleye oturmuş, hiç konuşmadan, onun göğsü hırıldayarak nefes alışını seyrediyordum.

​…Sonra kocasına döndü: ‘Pazara çamaşır yıkanacak… Şu senin havluyu da beyefendi getiriverse?’

… Ertesi günü akşamüzeri (bu durumda Cumartesi günü olmalı) şirketten ayrılmadan evvel Raif Efendi’nin masasına gittim. Sağ tarafta üst üste üç göz vardı.” (Syf. 39-40)

Anlatıcı, çekmecede Raif Efendi’nin defterini buluyor ve okumaya başlıyor:

“Sağ tarafta 20 Haziran 1933 tarihi ve hemen bunun altında şu satırlar vardı:

Dün (19 Haziran 1933) başımdan garip bir olay geçti ve bana on sene evvelki (1923) başka birtakım hadiseleri yeniden yaşattı…”(Syf. 43)

NOT: Anlatıcı Raif Efendi’ye şubat ortalarında gitmişti. Defter haziran tarihli. Yani Frau Van Tiedemann ile karşılaşma 8 ay önce yaşanmış. Diğer bir deyişle Raif Bey, gerçekleri öğrenince yaşadığı acıya 8 ay dayanabildi. Hastalıkları son 8 ayda arttı ve nihayete erdi. 

    Anlatıcı defteri okumaya başlayınca Raif Bey okumamasını ve defteri odadaki sobada yakmasını ister ama anlatıcı şöyle der: “Yarın sabah (Pazar günü olacak) getirir, gözünüzün önünde yakarım!” Syf. 45 

Anlatıcı, ertesi gün, kitabı okuyup bitirdikten sonra Raif Bey’in evine geldi ancak Raif Bey vefat etti. 

Bu durumda Raif Bey’in vefat tarihi olasılıkla 18 Şubat 1934 Pazar (internetten 1934 yılı takvimine bakarak ilerledim.)

(Bu arada, Raif Bey ile Maria Puder, Ekim 1923 yılında tanıştıklarında;
Raif Bey 24, Maria Puder 26 yaşındaydı.)

Zaman işaretlerinden yola çıkarak bir sav geliştirirsek;
Mehmet Raif Hatipzade: 

Doğum – 1899 Havran / Balıkesir  

Ölüm – 18(?) Şubat 1934 İsmetpaşa / Ankara

 

Maria Puder: 

Doğum – 1897 Almanya

Ölüm – Ekim 1924 Berlin 

(Aynı zamanda kızlarının da doğum tarihi ve yeri)

​NOT: Raif Efendi ile Maria Puder’in tanışmaları da ekim ayında (1923) oluyor. (Syf. 54)

Kürk Mantolu Madonna ile bu son buluşmamız daha önce hiç yaşamadığım bir haz yaşattı. Bunu sadece kendi emeğimin sonucu ulaştığım keşif için değil, okumanın her anı için hissettim. Klasikler tam da bu nedenlerle klasik oluyor. Her yeni okuma yeni bir farkındalık yeni bir tat bırakıyor insanda. Belki siz de defalarca okudunuz ama hadi bir kez daha, bu kez başka bir tat için okuyun Kürk Mantolu Madonna’yı. Keyifli okumalar.

YAZAR HAKKINDA:

Sabahattin ALİ: 1907 Gümülcine (Osmanlı toprakları) – 1948 Kırklareli. 1926’da öğretmen oldu. 1928 yılında MEB tarafından Almanya’ya gönderildi. 1930’da yurda döndü. Almanca öğretmenliği ve dramaturgluk yaptı. 1948’de bir dergideki yazısı nedeniyle tutuklandı. Yurtdışına kaçmak isterken şüpheli bir şekilde öldürüldü.

​Babası Selahattin Ali piyade yüzbaşıydı. Annesi ev hanımıydı. Sabahattin Ali, babasının mesleği icabı birçok yer görmüş, çok seyahat etmiştir. Anadolu’nun çeşitli illerinde eğitimini tamamlamıştır. Sabahattin Ali’nin hayatında annesinin büyük bir rolü vardır. Annesi psikolojik sorunlar yaşayan bir kadındır. Üç kere intihar girişiminde bulunmuştur. Sık sık depresyona girip hastanede tedavi edilmiştir. Hatta Sabahattin Ali, babası Selahattin Ali Bey’in kalp krizi geçirip vefat etmesinin sorumlusu olarak annesinin bitmek bilmeyen rahatsızlıklarını sebep olarak görmüştür.

​26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 tarihleri arasında Sinop cezaevinde kalan yazarlardan biridir. Sabahattin Ali’nin hüküm giyme sebebi Atatürk’e hakaret içeren bir şiir kaleme almış olması olarak gösteriliyordu. Yazarın kaleme aldığı bazı şiir ve öykülerde dönemin zorlu şartlarından ve Sinop Cezaevi’nin koşullarından izler bulmak mümkün. Burada yazdığı ve en bilinen şiiri ‘Aldırma Gönül’dür.

 

Özlem Metincan

Önceki İçerikŞiir Seven Kadınlar
Sonraki İçerikT.C. Maltepe Üniversitesi’nden Felsefeseverlere Haber Var