Krom Bardak

Çıkamayacağı kapıdan hürriyetiyle girdi. Elinde üç, beş parça pazar malı. Ayağında canik ayakkabı. Sağ ayağını attığı gibi sol ayağı da esir düştü. Saçları özgürlüğe uçuşurken gözleri betona hapsoldu. Soğuk bir masaya buyur ettiler. Sandalyesini çekmeleriyle çocuk kalbi yere kapaklandı. Sözüm ona hoşgeldin, dediler. Hoş bulmadı. Onlar da buraya hoş bulmamıştı. İntikam şerefiyesi vermek istemeleri bundandı. Koşup yatağını buldu. Demir dolabın tek kanadına elindekileri yerleştirmeye başladı. Acıkırsa yesin diye bavuluna konan bisküviye uzanırken görevli girdi kapıdan, “İçeriye yiyecek sokmak yasak!” Bisküviden de oldu. Odaya son gelen olduğundan ranzanın alt katları dolmuş, üst katlarıysa boştu. Kimseye uykumda düşerim, diyemeden üsttekine yerleşti. Görevlinin bıraktığı çarşafı yatağına serdi. Her şey hazırdı. Ah uykusu da bir gelseydi de unutsaydı bu yabancılığı. Kendi kendine artık yerim burası, diye mırıldandı. Kabullenir gibi yapmıştı, zihnini yatıştırdı. Bu oyunu hep oynardı. Sabaha kurdeleli siyah formasını giyeceğini düşünürken düşlere daldı. Bir acı ile araladı gözlerini. Üşüdüğünü sanırken kendini betonda buldu. Yer soğuktu, uykusuysa ağır. Odadaki herkes başına üşüştü, iyi misin, diye soranların kıkırtıları havada uçuşuyordu. O düştükçe diğerleri mutluydu. Ağlamadan kalkmayı öğrendi. Bir bardak çaya talim edip mutfak kuyruğuna girdi. Çay doldurdukları krom bardağı uzattılar; yanında da bir yemek kaşığı reçelle bir küp margarin. Ağzındaki metalik tatla çayını yudumlarken erdemi düşledi: 

“Büyüyeceğim, büyüyünce düşmeyeceğim.” 

“Büyüyeceğim, büyüyünce düşürmeyeceğim.”

“Büyüyeceğim, büyüyünce betona düşene gülmeyeceğim.”

Gönül Demircioğlu

 

Önceki İçerik23. Direklerarası Ödülleri’nden Şehir Tiyatroları’na 6 Ödül
Sonraki İçerikTRT, Merakla Beklenen Uluslararası Dijital Platformu tabii’yi Tanıttı