Kendini Tanıma Bilinci 

Neden Martı Dergisi’ne ilk yazımda bu başlığı tercih ettim? Aslında bir makale okurken karar verdim. Çünkü son zamanlarda bilinç üzerine oldukça fazla sayıda yazı okudum. Ama okuduklarım bu konuyu anlatabilmek için maalesef çok da yeterli değil. Çünkü yüzyıllardır bu konu üzerine çalışan sayısız felsefeci ve bilim insanı mevcut. Hepsinin de kendine göre farklı bir bakış açısı var. Ben de hem bir felsefe öğrencisi hem bir psikoloji öğrencisi hem de bir biyoloji öğretmeni olarak kendi yazdığım “Genesis ve Saklı Gerçekler” ve “Nefs Cevher” kitaplarından yola çıkarak konuya bir yorum kazandırmak istedim. Ayrıca bizlerin bu konuda kazanacağı farklı bakış açıları yaşam içinde çok değişik farkındalıklar oluşturacak ve belki de bizi farklı yaratıcı açılardan üretmeye itecek.  Çünkü insanın kendisine baktığında gördükleri, dışarıya baktığında gördüklerinden çok fazla. 

Ben bu konuda Carl Gustav Jung’un “İçe bakan uyanır, dışa bakan rüya görür.” sözünü çok benimsemiş bir kişi olarak bu yazıyı kaleme alıyorum aslında.

Baktığımız zaman kendimi tanıma bilincine sahipsem eğer kendi düşünce, duygu ve davranışlarımı yönetmeyi tercih edebilirim. Ama dışa bakan bir insansam oradan oraya savrulurum bir nevi. Çünkü dışa bakan bir insan karşısında sürekli farklı benlikler görür ve bu benliklerle uğraşırken kendi benliğini tanımayı unutur. Neden derseniz burada söylemek istediğim şu: Kişi kendi benliğini unutup sürekli dış benliklere bakarsa çoğu zaman aldanır. Oysa iç benliği ile uğraşan kişi dışardan gelen seslere aldanmadan kendi iç dünyasını yansıtacak yeni fikirler üretmenin peşinden gider çoğunlukla. Yani kendi benliğini unutan insan bir süre sonra dışarının oluşturduğu cızırtılı seslerin esiri olur. 

Kim kendi içine bakar, insan kendini tanıma sürecine girer ve dış seslerin oluşturduğu bilinç altı kirliliğinden kurtulmanın yollarını arar…

Çünkü dışa bakanın duyacağı her şey genellikle insanda daima cızırtılı ses yani engelleyici düşünceye yol açar. Ancak içe bakan kişi bu engel düşüncelerden kurtuldukça kendi benliğinden gelen zengin sesin peşinden gidecektir. Bu ses insan için yaşamla kuracağı bağı güçlendirip her seferinde kendini kendinden yaratmanın yollarını açacaktır.

Elbette bu durum durup dururken gerçekleşmeyecektir çoğu zaman. 

Her ne kadar insan deneyim yoluyla kendine dönmeyi öğrense de kendinden çıkıp dış dünyaya kendini yansıtmayı başarmak için çoğu zaman bir rehberlik ihtiyacı duyacaktır.  Hepimizin birbirimize rehber olduğumuzu hatırlamamız gereken yaşamda bunu gerçekleştirebilmek için yine kendimize bakmaya ihtiyacımız olduğu açıktır. Ve insan kendine bakmayı öğrendiğinde o zengin dünyadan çıkardığı ne varsa sonrasında bir başkasının yararına sunmaya çalışacaktır. İşte burada oluşan kendini tanıma bilinci bizi sürekli kendimize içsel rehberlik yapmaya götürecektir. Ve şu an yapıp ettiklerimizle oluşan bilinç kavramının içine girip oluşturduğumuz kendini tanıma bilinci, bizi kendimizi anlamaya yönelik eğitimler almaya ve çalışmalar yapmaya sürükler. Bu çalışmalar sonucunda ise kendi iç dünyamızdan doğan ve bir diğerine ışık olabilecek nitelikte eserler oluştururuz.

Bu eserler sayesinde de bir başkasında kendini tanımaya yönelik bir bilinç yaratmak mümkün olabilir. 

Baktığımız zaman şu an dünyanın değişik yerlerinde farklı bilinç seviyelerinde yaşayan tüm insanlar arasında güvenli bağlantı kurabilmenin tek yolu kanımca kendi bilinç seviyemizi fark edip onu geliştirmeye çalışmamızla mümkün olabilir. Çünkü bu bağlantıların sağlam olması dünyadaki yaşam döngüsünün de mümkün olduğunca daha sağlıklı olmasına yol açar. Doğayla uyum için gereken bu bağlantılar ayrıca bizim güçlü toplumlar, güçlü yönetimler kurmamızın bir yoludur. Başka türlü doğayla uyum da söz konusu değildir. Öyleyse hangi bilinç seviyesinde olursak olalım bir yerden başlayıp kendini tanıma bilincini yakalayıp yol alabiliriz. Öyleyse şu an bu yazıyı okuyan birisi olarak, sizde farklı bir bakış açısı yaratmak mümkün olursa yazı amacına ulaşacaktır.

Zaten bilinç dediğimiz olgu da böyle gelişmektedir. Yani var olduğumuz durumdan bir adım öteye gidebilmek. 

O halde kendimizi tanımamız için kişisel gelişim yolculuğumuzda atacağımız her adım bizi bir üst bilinç seviyesine taşıyacak ve oluşan farkındalık ile başka bir yolculuğun kapıları açılacaktır. Elbette bu adımlar küçük adımlar oluyor başlangıçta. Ancak bu küçük adımları atmadan da büyük gelişmeler elde etmeyi bekleyemeyiz. Bu okumanın sonunda belki de bir kitap okumaya karar verip, kendimi ne kadar tanıyorum sorusunu sormayı deneyimlediniz. Hadi o zaman belki de sonsuz kaynağın kapılarını açtınız bile… 

Bir yerden başlayın yeniden…

 

Nurhayat Kayar

   

Önceki İçerikMetaforik Anlatım
Sonraki İçerikYazıp Yazıp Siliyorum…
Nurhayat Kayar
Nurhayat Kayar Eğitimci yazarım. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Biyoloji öğretmenliği mezunuyum. 30 yıldır biyoloji öğretmeniyim. Aynı zamanda AÖF Yönetim Bilişim mezunuyum. Bunun yanında AÖF felsefe öğrencisiyim. Profesyonel koçluk eğitimleri aldım. Son dört senedir yazarım. Genesis ve Saklı Gerçekler (kişisel gelişim), Zamanı Uyandıran Saat (ortaokul roman), Varoluşun Sesi(yetişkin roman), Nefs Cevher (Deneme), Filozof Narval (ilkokul hikaye ) kitaplarım yayınlandı. Eğitim her yerde sitesinde Deliler Teknesi dergisinde yazarım. Yazarlık serüvenim Luna yayınevinde başladı. Daha sonra Aydın Şimşek yaratıcı yazarlık atölyesi ile Kanguru yayınevinde devam ettim yazarlığa. Halen çeşitli deneme, çocuk ve yetişkin kitapları yazmaya devam ediyorum. Geçtiğimiz yıl Gelişim Enstitüsü kurucusu, eğitmen, yazar Yasemin Sungur’dan Kitap ile Sohbet Liderliği eğitimi aldım. Martı Dergisinde yazılarım yayınlanmaya devam ediyor.