Kadının Adı Var “Kadına ve Erkeğe Eşit Uzaklıkta, İnsana Yakın Bir Gösteri”

Son 5 yıldır istatistiki çizelgelerin en yükselen ivmesi, kadına yapılan şiddet ve kadın cinayetleri.

Hâlbuki  “Kadın”, bir dokunuşu ile güzelleştirir her şeyi, çiçekler açtırır hayatımızda. Onlar her yerdeler anne, kız kardeş, bir dost, öğretmen, doktor, avukat, şefkatli bir el, huzurla başını yaslayabileceğiniz bir omuz olurlar. Sarar sarmalarlar.

Aynı düzlem üzerinde farklı noktalarda hayatımızı sürdürüyoruz uzak veya yakın birinin daha yüreğine dokunabilmek için oradalar, bu cesur yürekli üç kadın.

Psikoterapist, aile içi şiddet konusunda uzman ve yazar Ebru Tuay Üzümcü,

Yönetim Danışmanı, Eğitimci ve yazar Banu Özkan Tozluyurt,

Spiker, TV programcısı ve yazar Özge Uzun, sevgiyle bağlanmışlar hayata ve yaptıkları işe.

Bu üç cesur kadın ile Kadının Adı Varı konuştuk, fikrin oluşumunu, dünü, bugünü.

kadının adı var

Biz sorduk onlar cevapladı, ortaya sıcacık bir sohbet çıktı. Gelin birlikte kulak verelim onların hikayesine, bizim hikayemize … Yeni başlayan yolculuklarında, gönülden dinleyerek, anlayarak, destekleyerek… Yolunuz açık olsun.

“Kadının Adı Var” projesi nasıl oluştu? Bu projeye başlamaya ne zaman karar verdiniz?

Proje kendiliğinden oluşuverdi. Biz üç arkadaş bir kaç ayda bir buluşur, sohbet ederdik. Yaptığımız sosyal sorumluluk işlerinde tanıştık aslında. Dolayısı ile hepimiz toplumsal meselelere duyarlı, çevresine katkıda bulunmayı önemseyen ve mücadeleci insanlarız. Ortak değerlerimiz fazla. Düşündük ki, biz bir televizyon programı yapalım kadınlara yönelik. Onlara saygı duyan, yaşamlarında güçlenmeleri için yeni yollar keşfetmelerine yardımcı olabileceğimiz ve toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyeceğimiz bir program. Bizim yapmak istediğimiz iş fazla nitelikli bulundu, kimse sahiplenmedi. O zaman dedik ki, haydi sahne performansı yapalım. Bir defada daha az sayıda insana ulaşacağız ancak yüz yüze olacağımız için sahiden ulaşacağız. Çıktık yola.

Bize kısaca gösterinizden bahseder misiniz, interaktif bir gösteri, neler anlatılıyor?

Kadınların bedenleri, toplumdaki yerleri, hedefleri, becerileri, ekonomik özgürlükleri ile ilgili farkındalık kazanmalarına yardımcı oluyoruz. Kah bu ülkeden, kah dünyanın bir ucundan farklı kadınların engellere rağmen nasıl başarılı olduğunun hikayesini anlatıyoruz. Kendi yaşamlarımızdan paylaşımlarda bulunuyoruz ve beraberce bazı sorulara yanıt arıyoruz. Mesela erkek çocukların büyümeyi de sembolize eden sünnet düğünlerinin fotoğrafları albümleri süslerken, kız çocuklarının büyümelerini sembolize eden regl oldukları ilk gün neden fotoğraf albümlerinde gurur duyulacak bir anı olarak yer almaz? gibi.

Çocuklarımızı yetiştirirken nasıl aktarımlarda bulunduğumuzu bir izleyicinin de katılımı ile dramaya döküyoruz. Yaşamın içinden kimi durumları skeç olarak sahnede oynuyoruz.

Yer yer de bilimsel bilgiler paylaşıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği bir ülkenin ekonomik kalkınması ve huzurlu bütünlüğü için çok önemli bir değer. Bunu rakamlarla anlatıyoruz.

Bu projede sizleri en çok etkileyen neydi?

İlk gösteriden sonra bir izleyiciden bir mektup aldık, bizi kalbimizden vurdu. O denli etkileyici olabileceğini düşünmemiştik yaptıklarımızın. İnsanların hayatında ciddi fark yaratabileceğimizi gördük. O ilk mektubu gösterinin bir parçası haline getirdik yazan kişinin de iznini alarak. O mektup gibi pek çokları geldi derken, kadınlar hayatlarındaki uyanışı ve bunun neticesinde neyi farklı yapmaya başladıklarını anlatıyorlar. Bu geri bildirimler bizim motivasyonumuz, cesaretimiz ve enerjimiz için süper bir yakıt görevi görüyor.

İlk gösteriden sonra neler hissettiniz?

Mutlu olduk, kendimizle gurur duyduk, işe yaramanın ve kendimizden daha büyük bir şeye hizmet etmenin tatminini yaşadık. Dostluğumuz pekişti ve derinleşti. Zengin hissettik kendimizi.

Bu güne kadar kaç gösteri yapıldı? Bundan sonrakiler yakın planda İstanbul içinde olacak diye gözüküyor. Şehir dışına çıkma planı var mı?

Bugüne kadar halka açık ve özel şirketlere 6 gösteri yaptık. Önümüzde 4 Nisan’da CKM ve Lüleburgaz var. İki özel şirket ve dört belediyeyle daha görüşmelerimiz sürüyor.

Bu gösterinin hazırlıklarında, planlanmasında yaşadığınız zorluklar neler?

Zorluk mu, o da nedir?

İnteraktif bir gösteri, peki gösteri sırasında hiç olumsuz birşeyle karşılaştınız mı?

Bir defasında biri, “bu anlattıklarınız beni rahatsız etti” dedi. Bizim anlattıklarımız gerçek hikayeler, bilimsel konuların referansları belli, anlattıklarımız birilerini rahatsız etmeli zaten. Biraz rahatsızlık duymadan mevcut durum nasıl değişsin ki? O nedenle üzülen, kızan, rahatsız olan insanlar aslında değişim yolunda bizimle demektir. Yani başarıyoruz diye bakarız.

kadının adı var 2Kadının Adı Var” dalga dalga yayılıyor. Bundan sonraki aşamada bu proje ile ilgili planlarınız neler?

Ülkenin farklı yerlerine gidebilmek. İnternet sayfası aracılığı ile kadınların birbirleri ile daha çok paylaşımda bulunmaları hatta iş kurma, geliştirme konularında çözüm ortaklığına gitmeleri. YouTube kanalımız da yayında. Ayrıca bu projenin bir aşamasında bir de kitap gelecek, Ne de olsa üçümüzün bir diğer ortak yanı yazar olmamız.

Kadının Adı Var “Kadına ve erkeğe eşit uzaklıkta, insana yakın bir gösteri.” Son olarak bizlere vermek istediğiniz mesajınız ?

Toplumsal cinsiyet eşitliği sadece kadının yararına bir değer değildir, bu söylemimiz o yüzden. Bir kadının eğitimi %1 arttığında, bu durumun o ülkenin gayri safi milli hasılasına yansıması %3,5 civarında. Dünya Bankasının 2012 yılında yayınladığı bir raporda şöyle bir uyraı var, diyor ki, “dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefleyen Türkiye’nin bu vizyonu ancak ve ancak cinsiyet eşitliğinin sağlanması ile mümkündür” Ayrıca birbirinden şüphe duyan, korkan, birbirine zarar veren ya da katı roller içinde maskelerle yaşayan insanlar olmak mı yoksa birbirine güvenen, empati yapabilen, birbirini seven ve kollayan, insan insana ilişki kurabilen insanlar mı daha mutlu bir arada yaşayabilir? Toplumsal cinsiyet eşitliği mutlu ailelerin, sağlıklı kadın erkek ilişkilerinin de temelindedir.

Önceki İçerikKA.DER’in 8 Mart Karnesi Yayınlandı: Türkiye Eşitlikte Yine Sınıfta Kaldı
Sonraki İçerikYazar Angelika Overath ile Sohbet
Bir işletme bölümü mezunu olarak kurumsal hayattaki misyonumu tamamlayıp artık özüme döndüm. Yazarak yaşamaya... Hayat boyu bitmeyen bir öğrenme arzusu çok kitap okumaya ve kitapların yayına hazırlanması sırasında işin mutfağında olmaya yöneltti beni. Bazen görme engelliler için kitaplara ses verdim, bazen basılmadan önce kitapları çocuklarla birlikte irdeledim. Böylece çocuklar için eğlenceli kitaplar yazma serüvenim başlamış oldu. Her kitap yaşamımda bir iz bıraktı. Kafka’nın Dönüşüm’ü beni Prag’a sürükledi, Gülşah Elinkbank’ın Yalancılar ve Sevgililer’i Romanya’ya... Antoine de Saint-Exupéry’in Küçük Prens’i beni koleksiyoner yaptı, Orhan Veli’nin Şiirleri benim de duygularımı şiir ile ifade etmeme vesile oldu. Kitaplar ve seyahatler yeni şehirleri, yeni kültürleri ve yeni yazıları da beraberinde getirdi. Bu seyahatlerdeki yol arkadaşım kardeşim Baobab ve ben Albatros 2013 den bu yana kendi web sitemizde yazmaya başladık. Etkilendiğim kitaplar, doğal yaşam, geri dönüşüm, çocuklarla iletişim, çocuklarla hayata dair kaleme aldığım konuları 2015’den bu yana Martı Dergisi’nde paylaşıyorum. Dünyanın geleceğini bugünden görmek isterseniz bir eliniz çocuklara bir eliniz toprağa dokunur olsun... Sevgiyle kalın daima... Hüma Oktay

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz