İstanbul Bienali’nden: “İyi bir komşu kimdir?”

İyi bir komşu, nadiren gördüğünüz birisi midir?

İyi bir komşu, evinde hayvan beslemeyen bir aile midir?

İyi bir komşu, daha yeni taşınmış birisi midir?

İyi bir komşu, sizinle aynı gazeteyi mi okur?

İyi bir komşu, size her şeyin eskiden nasıl olduğunu mu hatırlatır?

İyi bir komşu asla şikâyet etmeyen birisi midir?

Koç Holding’in sponsorluğunda gerçekleştirilen İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın “İyi bir komşu” başlıklı 15. İstanbul Bienali’nde bu ve daha başka benzer sorulara, dünyadan ve ülkemizden sanatçılar birbirinden farklı çalışmalarıyla cevap arıyor ya da soruyu yeniden  soruyor. Sanatçı ikilisi Elmgreen & Dragset’in küratörlüğünü yaptığı ve 16 Eylül’de açılan bienaldeki sergileri-eserleri ücretsiz görmek için son iki gün.

Aylar önce bienal kapsamında t24 sitesinde farklı alanlardan yazar ve sanatçıların soruya cevap aradığı yazıları üzerinden bienale ilişkin merakım artmıştı. Bütün bu sorulara farklı ülkelerden sanatçıların nasıl cevaplar vermiş olabileceğini çok merak ediyordum. Hiç beklemediğim bir zamanda ortaya çıkan süpriz bir İstanbul gezisi sırasında, bulduğum ilk fırsatta ziyaret ettim bienali. Zaman darlığından sadece İstanbul Modern’deki sergileri gezebildim, bienal etkinliklerine katılma fırsatını ise bulamadım.

İyi bir komşu kimdir” sorusunu ben de sordum kendime. Tek bir cevabım olmadı doğrusu, Tam da bu sebepten sanatçıların verdiği cevapları daha çok merak ettim. Kentsel dönüşümün tek odaya sıkıştırılmış hayatları ve yeni gelen komşuların onları nasıl evsiz bıraktığını da komşusunu her daim gözetleme derdinde olanı da anlatan çok etkileyici çalışmalar vardı.  Beni en çok etkileyen eserse Latifa Echakhch’ın son dönemde dünyanın her yerinde demokrasi, protesto ve politik ilerleme ideallerinin kötücül güçlerin darbeleri altında nasıl bir bozulmaya uğradığını araştırdığı ve karşılıklı duvarlar üzerinde yer alan iki büyük freskten oluşan çalışması Silinen Kalabalık (Crowd Fade)  başlıklı  enstalasyon  oldu.  Enstalasyonun yer aldığı duvarların önünde durup bakmaya başladım. Ve bir süre sonra yanaklarımdan yaşlar süzüldü usulca. Beklenmedik duygu boşalması karşısında, önce niye diye sordum kendime. Cevabı bulmam zor olmadı. Bir süre hayatlarına tanıklık ettiğim, sınır ötesindeki, hala acıları dinmemiş, hala isyanları bastırılan eski komşularımın evlerinin duvarları geldi aklıma. Sonra yüzlerine kazınmış hüzün, çaresizlik yer yer isyan…

Bienal için hazırlanan bir videosunda Latifa Echakhch, “iyi komşudan” anladığının öncelikle komşumuzla, çevremizdeki kişilerle paylaşabileceğimiz bir an yakalayabilmenin öneminden ve ardından da herkesin aynı pencereden bakabileceği ve uğruna beraber savaşabileceği bir şeyler kurmasının gerekliliğinden söz ediyor.

Birtakım cevapları sanatsal yolla edinmiş, kendi verdiğim cevapların sanatsal karşılıklarını da bulmuş olarak bienalden çıktım. Ancak soruyu sormaya devam ediyorsunuz yine de. Sanırım bu soru da her daim hem kendimize hem de çevremizdekilere ara ara sorduğumuz bir soru olarak güncelliğini hiç yitirmeyecek.

Bienalde 32 ülkeden 55 sanatçının ev, mahalle ve aidiyet kavramlarını tartışmaya açan işlerinin bir kısmını görebildiğim bienali gezerken, küratörlerin, tıpkı “İnsan neyle yaşar?” sorusuna cevap arayan 11. İstanbul Bienal’inde olduğu gibi 72 milletten, 7’den 70’e geniş bir kesimin üzerinde düşüneceği bir soruyu sormuş ve cevap aramış olduklarını gördüm. 

Komşularımın “İyi komşusu”

Aylar öncesinden konu üzerine metinler oku, öncesinde ve sonrasında çıkan her bienal haberine kulak kabart, bulduğun ilk fırsatta -dört başı mamur bir şekilde olmasa da – bienali gez,  hal böyle olunca da dünyanın dört bir yanından sanatçıların cevap aradığı bu soruya kendi yakın çevremden cevap aramasam olmazdı. İşte cevaplar:

“Sağlıklı iletişim kurabildiğiniz kişiye denir.”

“Her ihtiyacımda yardımıma koşan kişiye derim.”

“Ruhsal olarak beni yormayan kişiye derim.”

“İyiliğini gördüğüme derim.”

“İyilik yapana denir.”

Küratörler Michael Elmgreen ve Ingar Dragset iyi bir komşu başlıklı bienali şöyle anlatıyor:

“Komşunuz sizden oldukça farklı yaşayan biri olabilir. Ancak umuyoruz ki siz, son dönemde dünyadaki pek çok politikacının aksine ‘öteki’ korkunuzla etrafınıza çitler örerek baş etmiyorsunuzdur. 15. İstanbul Bienali’ndeki sanatçılar ev, mahalle, aidiyet ve müşterek yaşam hakkındaki fikirleri çeşitli perspektiflerden tartışmaya açıyor. İşlerden bazıları ev yaşamımızdaki hâl ve koşulların nasıl değiştiğini ve mahallelerimizin geçirdiği dönüşümü incelerken bazıları da günümüzün jeopolitik sorunlarının nasıl üstesinden geldiğimizi mikro ölçekte ele alıyor. Bienal sergiye davet edilen sanatçıların kişisel veya analitik ifadeleriyle biçimlenerek umutlarla hayallerin, hüzünle öfkenin, geçmişle bugünün birbirine karıştığı alanlar yaratıyor.” 

Meraklısına bienal ipuçları

Son iki gün telaşında kimi ayrıntıları kaçırıp vakit kaybetmeyin diye siz değerli martidergisi.com okuyucuları için tüm detayları aşağıya yazdım.

Bienal alanlarında son iki gün yoğunluğu olacaktır. Uzun kuyruklara takılmamak için yapmanız gereken tek şey bienal mekânlarını ziyaret ederken kullanacağınız QR kodunuzu 15bziyaret.iksv.org adresinden almanız. Ben bu detayı önceden bilmediğim için girişteki kayıt ofislerinden aldım. Hafta içi olduğu için sakindi ve beklemeden geçtim.

Bienalin Küçük Mustafa Paşa Hamamı dışındaki tüm mekânları gece yarısı 24.00’e kadar açık olacak. Bu geceye özel olarak Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstanbul Modern ve Pera Müzesi’nde 20.00 ve 22.00’de ek rehberli turlar düzenlenecek.

Bir de Bienali rehberli turlar eşliğinde gezme fırsatı var ki ben tur saatini kaçırdığımdan yararlanamadım. Rehberli tur biletleri tek mekân için kişi başı 30, öğrenciler için 15 TL,  tüm mekânlar için tam 55 TL, öğrenci ise 25 TL

“İyi bir komşu” başlıklı 15. İstanbul Bienali’ni henüz gezmemiş olanlara önemli ipuçlarını verdim. Bundan sonrası, meraklısının tüm hafta sonu programını yeniden gözden geçirip Bienale yer açmasına kaldı.

Keyifli bir hafta sonu dilerim.

Seher Özen Karadeniz

Önceki İçerikHaldun Dormen Röportajı: Broadway’den İstanbul’a Müzikaller
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Yabancı, Albert Camus
Seher Özen Karadeniz
İletişimci /Eğitmen. Okur, yazarım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde de yüksek lisans eğitimi aldım. İstanbul’da gazeteci olarak başladığım çalışma hayatımı, halkla ilişkiler sektöründe medya ilişkileri yöneticisi olarak sürdürdüm. Yavaş kent olduğunu düşünerek 2007 yılında Antalya’ya yerleştim. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarih Vakfı’nın danışmanlığında sürdürdüğü Kent Müzesi Projesi’nde görev aldım. Proje vesilesiyle hem kenti, hem de insanın geçmişle olan ilişkisini nereden kurması gerektiğini öğrendim. Belleğin kıymetini, tarihin sadece kahramanların hayatı üzerinden yazılamayacağını/yazılmaması gerektiğini kavradım. Bu kavrayışla kentimle ilgili fullantalya ve businessantalya kent bloglarında röportaj yapıp kent yazıları yazıyorum. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl süreyle ‘Kurum Kimliği’ ve ‘Medya Planlama’, yaygın eğitim merkezlerinde ‘İletişim’ dersleri verdim. Halen kent içindeki en büyük yeşil alanı olan Zeytinpark’ta ‘Doğada İletişim, Doğayla İletişim’ başlılığıyla iletişim eğitimleri veriyorum. www.martidergisi.com’da 2012 yılından beri kitap yazıları, insan hikayeleri, kent yazıları, zaman zaman da gezi yazıları yazıyorum. Yaşam boyu öğrenme tam bana göre deyip AÖF Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Halen Sosyoloji bölümü 4. sınıf öğrencisi olarak öğrenim hayatımı sürdürüyorum. Evliyim ve 13 yaşında bir oğlum var.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz