İki kitap… İkisinin ortak özelliği ikisinin de içinden İstanbul akıyor sanki bir nehir gibi… Ve iki yazar da kendi eski İstanbul’unu özlüyor. Maria Yordanidu ve Melissa Gürpınar kitaplarında bize eski İstanbul’u anlatıyorlar.
Loksandra-Bir İstanbul Düşü
Loksandra bana, ben de biraz da Loksandra’yı gören bir arkadaşım tarafından hediye edildi. İçindeki kartta “Sen, Loksandra’nın günümüzdeki benzerisin” yazıyordu.
Loksandra ile ortak bir aşkımız var İstanbul…
Loksandra yedi milletten komşularıyla, kocaman herkese açık sofrasıyla tam 90 yaşına kadar yaşamış İstanbul’da. Biz nasıl eski İstanbul eski İstanbul diyorsak günümüzde, Loksandra’da o zamanlarda bile eski İstanbul’u arar olmuş. Nasıl bu İstanbul bizim çocukluğumuzun İstanbul’u değilse, onun da 1890’ların, çocukluğunun İstanbul’u değildir. Ama o bir yere körükörüne bağlanmayı değil, değişimlere ayak uydurmayı seçer. Kitap İstanbul ve Atina olmak üzere iki bölümden oluşuyor.
Loksandra, İstanbul bölümünde eski İstanbul’un aile yapısını, komşuluk ilişkilerini, gelenekler ve göreneklerini öyle güzel anlatır ki, Atina’ya gittiğinde bunları büyük bir özlemle anacaktır. Bu Yunanlı yazarın Maria Yordanidu’nun bu kitabı içimi ılık ılık etmiş, İstanbul’un tüm renklerini gözümün önüne getirmiştir. Eski İstanbullunun romanı diyebiliriz kısaca bu kitap için.
Eski İstanbul insanının, tarihi yazılmamış insanlarının hikayesi var Loksandra’da… Kitap notlarıma benim gibi kalabalıklarda yaşayan, kocaman bir ailesi olan hatta sülalace yaşayan, kendi felsefesi olan bir kadını buldum diye girmiş Loksandra ve “Mutluluğu hiç aramam, o gelir beni bulur’’ sözünü ise gönlüme kazımış.
Resimler tam da Loksandra’nın yaşadığı 1890 yıllarında ki, Sirkeci ve Galata Köpürüsüne ait.
Yazar: Maria Yordanidu
Yayın Evi: Belge Yayınları
Çeviren: Osman Bleda
Maria Yordanidu; 1897 yılında İstanbul’da doğmuş Yunanlı yazardır. Çocukluk yıllarını Pieria ve Batum’da geçirmiş.Ortaokulu Rusya’da geçirdiği sıralarda ‘’Ekim Devrimi’’ patlak vermiş.1919 YILINDA İstanbu’a geri dönmüş. Bir süre sonra da İskenderiye’ye gidip evlenmiş. Sonra da Atina’ya geçmiş. Bu gidip gelmelerle dolu hayat şartları ona büyük bir dil zenginliği kazandırmış. Loksandra’yı yazdığında 65 yaşındaymış. Bu kitabı ile edebiyat çevrelerinde tanınmaya başlamış. Maria Yordanidu; size anlatmaya çalışacağım bu kitabında Loksandra adlı bir kadının İstanbul’daki hayatını anlatmıştır. ‘’Çılgın Kuşlar Gibi’’ ‘’Feleğin Çemberinde’’ ve ‘’Bizim Avlu’’ adlı kitapları Türkçeye çevrilmiştir.
İstanbul’un Gözleri Mahmur/Melissa Gürpınar
Kitabını şiirsel bir dille yazdığı, öykülerden oluşturan Melissa Gürpınar şöyle demiş kitabı için; “Keşke İstanbul’da yaşamış ve yaşayacak olan bütün insan yüzlerini ve onların öykülerini anlatabilseydim” diyor Melisa Gürpınar. “Bu kitaba sığdırmaya çalıştığım kişilerse, yaşamlarına izinsiz dokundum diye beni bağışlayacaklar mı acaba? Bugün, eski İstanbul’dan artakalan insanlar, doldurulmuş sarnıçlar gibi yüreklerini susturdular, yerini bile unuttular acılarının. O kaynağı yeniden deşmek istemiyorum. Yalnızca “eski resimlere bakar mısınız biraz” diyorum, hepsi bu. Çünkü ben de sizler gibi, “gelecekteki İstanbul’u” özlüyorum daha çok.”
Öykülerin kahramanları ve mekanlar eski İstanbul’a ait ve hep bildiğim , dolaştığım bir iki anı kırıntımın benim de bir taş altına sakladığım yerler… Öyle olunca bir baktım ki, aynı dönemde yaşamış olsaydık, Feleknaz, İncifer ve Kamelya Hanımla koru yolunda karşılaşabilir, Özbekler Tekkesi’nin önünden geçerken kafamı kaldırsam pencerelerinden bakarken onları görebilirmişim….
Ya da Sinekli Bakkal sokağında, Halama gittiğim de Tanburi Cemil Bey’in udunun sesini duyabilirmişim. Aysel’e gittiğimde Nami Bey’le belki de yanyana araba bekleyecektik Kuyubaşı Durağında… Belki de Melekzade Şair Pakize Hanımefendi, Kocamın kuzeni, ailemizin doktoru Leman Abla’nın da tedavi ettiği bir hastası olacaktı, Yeldeğirmeninde… Ya da biz oradan geçerken evinin cumbasında kahvesini içerken bizi görecekti… Matmazel Despina ile arka arkaya inerdik Bağlarbaşı yokuşundan aşağı Üsküdar’a, bilinir mi? Ya da Üsküdar’lı Bedri Bey, hiç evlenmemiş bizim karşı komşu olabilir miydi… Peki ya evde kalmış Neriman? Annem beni Şemsipaşa çayırına oynamaya götürdüğünde, gelip başımı okşamış ya da elimden kaçan top onun ayaklarının dibine düşmüş olamaz mıydı? Hem benim annem de onun annesi gibi harika patlıcan silkmesi pişirirdi. Belki de annemden alacaktı tarifi, kim bilir. Son hikayelerden birinin kahramanının annesi de Ordulu çıkmasın mı? Fasulye turşuları kavurmasın mı? Benim annem gibi….
Sizinde anladığınız gibi çok ama çok özel bir kitap oldu benim için İstanbul’un Gözleri Mahmur. Melissa Gürpınar bu kitabı İstanbulda yaşamış ve yaşayacak olan herkese ithaf etmiş. Ben sanki bana özel yazılmış bir kitap gibi okudum.
İstanbul’a kimler kondu
Kimler geçti beş yüz yılda
Kimlerin taşlarda kaldı adı
Kimlerin boşlukta…