Duygulara Yön Veren Yazar Aslıhan Doğa ile Ters Köşe Olmak…

Merhaba sevgili Martı Dergisi okurları bugün martının kanadına takılan, kurgularındaki ters köşelerle okurunu şaşırtan sevgili Aslıhan Doğa ile mini bir röportaj yaptım. Hem kendisi hem de 4. kitabı olan “Karanlık Sarmal” ile ilgili sohbetimize buyurun sizde katılın.

Merhaba Aslıhancım, ben seni yakından tanıyor olsam da Martı Dergisi okuyucularımız için kendinden bahseder misin, Aslıhan Doğa kimdir? Yazmaya nasıl başladı ve ilk okuyucuları kimlerdi?

Merhaba, öncelikle Martı Dergisi olarak gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederek başlamak istiyorum. 

Okuma yazmayı öğrendiğinden beri elinden kitap düşürmeyen, her okuduğu kitapta farklı dünyalara yolculuk yapan ve öğrenme isteği hiç tükenmeyen, okuma aşığı, hayalperest biriyim.  Açıkçası bir gün kendimin de yazabileceği hiç aklıma gelmemişti. Amatör yazarların hayal dünyalarını ve yaratıcılıklarını sunma fırsatı edindiği bir platform olan Wattpad’de ilk kez yazmaya başladım. Bir yıl boyunca sıkı bir okuyucu olarak platformda zaman geçirdikten sonra bir gün ansızın cesaret bularak yazmaya başladığım ilk hikayemi de orada yayınladım.  Başta çok okuyucum yoktu fakat bu yine de benim yazma isteğimi kırmadı; aksine yazmak daha önce farkında olmadığım bir yönümle tanışmama neden oldu. Belki de seneler boyunca sıkı bir okuyucu olarak geçirdiğim zaman bende bir çeşit birikim oluşturmuştu ve yeterli donanıma sahip olamadığım düşüncesinde olsam da yazma güdüsünün önüne geçememiştim; fakat kendi kurgularımı oluşturmaktan çok keyif aldığımı fark ettim. Hevesim gün geçtikçe çoğaldı. İlk hikayemi sonlandırmak üzereyken ikinci hikayem geldi ve sonra onları diğerleri takip etti. 

İlk okuyucularım Wattpad’deki okuyucular oldu ve gün geçtikçe çoğaldılar. Bugün geldiğim noktaya onların sayesinde ulaştığımı söylemekten gurur duyuyorum çünkü birçoğu okuyucudan öte arkadaşlarım da oldular.       

Evet bunlardan biride benim ve bu konuda kendimi çok şanslı görüyorum:) Bir roman okurken genelde ya romantik komedi ya da ağır dram veya aksiyon sahneleri çoğu zaman belli bir düzende gider. Tek bir sayfa da hem boğazı düğümleyen bir acı yaşarken hem de bir anda kahkaha atmak genelde pek kolay değildir. Hiç beklenmedik ters köşelerle okuyucuyu daima dinamik tutman çok etkileyici. Kurguları nasıl oluşturuyor, bu süreçte nelerden etkileniyor ve ilham alıyorsun?

Ben her şeyi dozunda seven biriyim. Dozu aşan her şey gibi dozu aşan duyguların da çok çabuk köreldiğini düşünüyorum. Bu nedenle bazen kurgu gereği dram yazsam da çok fazla uzatamıyorum ve mutlaka mizahı araya sokarak soluk almayı istiyorum. Aldığım tepkilerden anladığım kadarıyla okuyucu da aynı şekilde hissediyor. 

Bazen izlediğim bir film sahnesi, okuduğum bir hikâyenin bende hissettirdikleri ya da etrafımda yaşadığım olaylar ve gözlemlediğim insanlar bir kurgu oluşturmamı sağlayabiliyorlar. Tek bir görüntü dahi üzerinde bir hikâye oluşturmama yardımcı olabiliyor. Zihnimde o sahnelere yüzlercesi ekleniyor ve tüm hikâye kısa zamanda aklımda beliriyor. Oluşturduğum hikâyenin önce taslağını çıkarıyorum ve kurgu akışını belirliyorum. Sonrasında ise yalnızca kelimelere dökmek kalıyor.  Aslında benim için en zorlu kısım da bu. Daha evvel dediğim gibi yazmaya başlamadan evvel hayal dünyamın bu derece geniş olduğunun farkında değildim; bir kurguyu ortaya çıkarmak benim için en kolay adım. Bana hissettirdiklerini ve zihnimde beliren sahneleri kelimelerle anlatabilmek ve okuyucuya da aynı hisleri doğru kelimelerle aktarmaya çalışmak en zorlu kısmı. Fakat bu bana her geçen gün daha iyisini yapabilme amacı veriyor. Kendimi sürekli geliştirmeye ve yaptığım şeyin üzerine daha iyilerini koymaya çabalıyorum.  

Bunu kesinlikle başarıyorsun. Zihninde sahneler belirmeye başladığında ve heyecanla anlatırken yüzündeki ışıltıdan yine muhteşem bir hikâye geliyor diyorum. Kitaplarındaki kadın karakterler güçlü ve etkili bir yapıya sahip. “Sina, Bukalemun’daki Alaz ve Anka”daki baş karakterlerin yanı sıra yan karakterler de çok etkileyici. Bunları yazarken zorlandın mı? Örnek aldığın birisi var mı? Toplumdaki bakış açısı ile bakarsak nasıl tepkiler aldın? 

Ben kadınların zayıf olduklarına ve mutlaka bir erkeğe bağlı olmaları gerektiğine asla inanmayan biriyim. Dolayısıyla inandığım şeyi yazmakta da zorlanmıyorum. İlişkilerin tamamının eşit şartlarda, eşit haklarla oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Hayattaki her şey gibi bu da seçimle alakalı. Neyi seçerseniz onu yaşarsınız. Ben zayıflığı seçen kadınları yazmıyorum; yazma isteği de duymuyorum. Bana göre kadınlar istedikleri takdirde her şeyi yapabilecek güçteler. Yazdığım kadın karakterler bağımsız ve boyun eğmeyen yapıdalar. Bundan sonra yazacaklarım da aynı şekilde yaşayan kadınlar olacak. Ülkemizin gerçeklerini göz önünde bulundurursak ataerkil bir toplumda yaşıyoruz, evet. Toplumumuzdaki her kadın kendi seçimini yapmaya muktedir değil, bunu da bir dereceye kadar kabul ediyorum fakat bu bize dayatılanı yaşamaya devam etmek zorunda olduğumuzu da kabul etmemi gerektirmiyor.  Bir erkek hayatı nasıl yaşıyorsa bir kadın da aynı şekilde yaşayabilmeli. 

Yazdığım kadın karakterlerin bir kısmı takdir toplarken bir kısmı hakarete de uğruyor. Toplumumuzda hâlâ erkek her şeyi yapabilir ama kadın yapamaz düşüncesi hakim maalesef. Bu konuda yazdıklarımdan ve aldığım etkileşimden edindiğim birçok tecrübe yaşadım; konu saatlerce üzerinde konuşulacak kadar geniş aslında.     

Seni yeni keşfedecek okurlarımız için son kitabın “Karanlık Sarmal”ın yazım sürecinden bahseder misin? İlk yayınlandığı 11 Temmuz ile Bosna Hersek’teki katliama da dikkat çekmiştin… Kitap bu konuyla mı ilgili?

Karanlık Sarmal şimdiye kadar yazdığım hikayelerin içinde en fazla dram yüklü olanı. Hikâye yaşanmış gerçekleri de içinde barındırarak oluşturduğum hayali bir kurgu. Yaşadığımız dünyada her gün bir kötülükle karşılaşıyoruz ve gerçekçi olmak gerek ki bu hiç son bulmayacak. Fakat benim için kötülüklerin en büyüğü soykırımlar. İnancı ve yaşam tarzı ne olursa olsun güçlü ve desteklenen bir kitlenin kalkıp bir başka kitleyi yok etmeyi amaçlaması ve bu amacın doğrultusunda çoluk çocuk, kadın erkek masum ve güçsüz yüzlerce, binlerce hayata son vermesi aklımın hiçbir zaman almadığı ve alamayacağı bir kötülük. Karanlık Sarmal’ın kurgusunu tasarlamaya başladığımda Bosna Savaşı hakkında da birçok araştırma yaptım. Bulabildiğim her şeyi okumak, birtakım videoları ve belgeselleri izlemek haftalarımı aldı. Yazım aşaması daha da uzun sürdü. Bildiklerimiz ya da duyduklarımız bilmeyip duymadıklarımızın yanında bir su damlasıymış meğer. Fakat açıkçası araştırmalarımda öğrendiklerimin hepsine kurgumda yer vermedim. Her ne kadar bu soykırıma dikkat çekmek istemiş olsam da o insanların acılarından nemalanıyormuş utancı hissetmedim dersem yalan olur. Bu nedenle kurguda gerekli olduğu kadar genel hatlarıyla söz etmeyi seçtim. Ancak insanların zihninde azıcık bile olsa bu kötülüğün izi kalması ve yapılan vahşetin asla unutulmaması için hikayemi soykırımın başladığı gün olan 11 Temmuz’da yayınlamaya karar verdim. Bu tür kötülüklerin hiç yaşanmamasını arzu etsek de maalesef bugün de olduğu gibi bu konuda hep hayal kırıklığı yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor.  

Bir optimist olarak, haklısın kötülük her zaman var ama karşıtı iyilik mutlaka her daim kazanacak:) Peki son sorumuza geçelim o zaman, şimdi yazdığınız kitapta melodik sesler olduğunu duydum:) Bize biraz tüyo verebilir misin? Eminim merakla bekleyen bir kitle var!

 Evet, şu anda üzerinde çalıştığım son kurgum müzikle harmanlanıyor. Senin vesilenle son hikayemin adını da herkesle paylaşmış olayım. İsmi “Kayıp Notalar” bir önceki hikayem Karanlık Sarmal’ın aksine daha kalabalık bir karakter sayısına sahip bir kurgu olacak. Hikâyede geçmiş ve günümüz olayları iç içe geçiyor. Okuyucuyu meraklandıracağına ve keyifle okuyacaklarına inandığım birtakım olayların etrafında dönen bir kurgu oluşturmaya çalıştım.  Yazarken oldukça keyif alıyorum. Her ne kadar hikâye gereği bazı dramlar yaşanıyor olsa da aynı zamanda eğlenceli karakterlerle bu dramların üstesinden geleceğimize inanıyorum. Beni tanıyan okuyucular için elbette sürpriz olmayacaktır ve tüyo da sayılmaz tabii ama yine de söylemek istiyorum. Ana karakter kadınlarımız yine sağlam yapıda olacaklar. Açıkçası bir an evvel yazmayı bitirmeyi ve sevgili okuyucu arkadaşlarımla en kısa zamanda paylaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum. 

İnan bende büyük bir heyecanla bekliyorum. Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim. 

Bu ilk sohbet tadındaki mini röportajımı da seninle gerçekleştirdiğim için ayrıca çok mutluyum. 

Hayatıma değer katan kitaplara yenilerini eklemekten büyük keyif alıyorum.

Ne diyoruz okuyun, okutun…

Dilek Güney

 

Önceki İçerikYepyeni Bir Başlangıç İçin
Sonraki İçerikYaşam Bir Hikaye Mi?