Dayanıklılık

İş hayatında dönem dönem bazı kavramlar popüler oluyor, bunun üzerine kitaplar yazılıyor, söyleşiler yapılıyor, eğitimler veriliyor. Bu dönemde güncel olan ve üzerinde çok konuşulan konulardan biri “dayanıklılık”. İş hayatıma başladığım 90’lı yılların başında bu konunun çok da gündeme geldiğini hatırlamıyorum. Bunun sebeplerinden birinin de “X” kuşağı tabir edilen kuşağın zorlukla mücadelenin hayatın bir gerçeği olduğunu küçük yaştan itibaren öğrenmeleri ile ilgili olduğunu düşünüyorum.

 

Yıllar içinde ülkemizde aile yapısı giderek çekirdek aileye doğru evrildi, çocuk sayısı azaldı, gelir seviyesi arttı, seçenekler çoğalmaya başladı. Bununla beraber iş hayatına yeni katılan bireyler yaşanılan zorluklar ve sıkıntılardan bunalıp bir çok şeyden kolay vazgeçmeye başladılar. Bir üstadın sözü beni çok etkilemişti: “Zenginlik, seçeneklerin bolluğudur” demişti. Tam da bu yazıyı yazarken aklıma düştü bu söz. Seçeneklerimiz arttıkça vazgeçme şansımız da artıyor. Kocaman kocaman şirketlerde iş bulan gençlerimiz, gerek iş temposu gerekse anlamsız kaprisler yüzünden işini bırakıp gidiveriyor. Sonra şirketlerin insan kaynakları bölümleri “bağlılık” sağlamak için kafa yorup duruyor.

 

Dayanıklılık zamanla kazanılan bir özellik. Yediğiniz darbelerden sonra tekrar ayağa kalkma gücü dayanıklılık. Benim için dayanıklılığa en güzel örnek, asfalttan fışkıran bir çiçek, bir bitkidir. İsyan etmek, doğru bildiğinin arkasında durmak, vazgeçmemektir. Edison’un ampülü bulmak için bin deney yapmasıdır, yürümek için emekleyen çocuktur, ringde yediği yumruklara rağmen mücadele eden Rocky Bilboa’dır.

 

Tabii tüm bunları yazarken çalışma hayatına yeni atılan bir gencecik insanın üstüne asfalt dökmemek önemli olan. Onu ringde döver gibi hırpalamamak.

Öte yandan şunu biliyoruz ki, insanı en çok geliştiren şeyler zorluklardır. Zorluklarla mücadele etmeyi başarabilen insan mahir insandır, gelişendir, olgun insan adayıdır. Eğitimlerde sık dile getirdiğimiz bir söylem var: İnsanın gelişimini 100 üzerinden değerlendirecek olsak bunun %70’ni sağlayan zor işlerdir. Zor işleri başarmak için dayanıklılık gerekir.

 

İşin özüne baktığımızda, derinine indiğimizde hücrelerimizin temel amacı bizi hayatta tutmaktır. Doğada fiziksel olarak en zayıf varlık olan insan için “dayanıklılık” hayatta kalmak adına elzemdir. 

 

Biricik anneciğim yaklaşık üç yıldır hasta yatağından kalkamıyor, son bir yıldır normal beslenemiyor, midesine takılan bir aparat aracılığıyla hayatını devam ettiriyor. Bilinci ise yok gibi. Buna rağmen direniyor, hayata tutunuyor ve bu direnci bizi mutlu ediyor, umutlandırıyor. Varlığı bizim için bir armağan. Her zorluğa düştüğümde annemi, direncini, dayanıklılığını aklıma getiriyor, kendimde güç buluyorum. Hatta o güç şu anda onun evinin mutfağında bana bu satırları yazdırıyor. Az sonra o melek yanağından öpüp, dayanaklılığını arttırması için Yaradana dua edeceğim, yine her zor anımda onun dayanıklılığını kendime rol alacağım.

 

Anıl Akın

Önceki İçerikGreta Thunberg’i tanıyor musunuz?
Sonraki İçerikAhu Özyurt: “Woman TV bir alan açma mücadelesidir.”
“Eğitmenlik, danışmanlık ve koçluk yapan Anıl, uzun yıllar kurumsal hayatta çalıştıktan sonra yeni ufuklara yelken açtı. Hayat boyu öğrenci olmayı, paylaşmayı, üretmeyi çok seviyor. İTÜ Çekirdek bünyesinde yeni girişimlere mentörlük yaparken, gönüllü faaliyetlerde bulunmayı da ihmal etmiyor. Vazgeçilmezleri; ailesi, ülkesi, değerleri”