Caz Üzerine Birkaç Söz

“Caz yapma” diye bir ifadenin kullanıldığı bir başka dil var mıdır bilmiyorum, ama “çok konuşma, dırdır etme ” demek isteyen kişiler Türkçe’de bu ifadeyi kullanırlar. Bu şartlar altında caz üzerine bir şeyler söylemek daha baştan ürkütücü olabilir.

Ama cazın temelinde ve doğasında bu ürkütücülüğü tetikleyen bir şeyler zaten vardır çünkü hepimiz bir şekilde caz müziğinin etkisi altında yaşarız. “Neden?” sorusunun cevabını ise bana göre caz müziği konusunda yazılmış en önemli kitaplardan birisi olan Joachim E. Berendt’in “Caz Kitabı’ adlı kitabında okuyabiliriz:

caz1Caz, daima bir azınlığın işi olageldi. 30’lu yılların swing döneminde bile, yaratıcı siyah müzisyenlerin yaptığı caz – bir iki istisna dışında – dar bir kitle tarafından kabul gördü. Ancak yine de, cazla ilgilenenler ve onu destekleyenler çoğunluğu etkilemiştir. Çünkü yüzyılımızın popüler müziğini besleyen cazdır. TV polisiyelerinin müziğinden tutun, asansörlerde, otel lobilerinde ve radyo reklamlarında, filmlerde ve walkman’de kulağımıza çalınan; ya da çarlistondan rock’a, funk ve hip-hop’a kadar dans ederken duyduğumuz günümüzün harcıâlem müziğinde bizi saran bütün sound’lar cazdan gelmektedir (Çünkü Batı müziğine vuruş-beat-cazla girmiştir).

İşte bu nedenle, cazla derinlemesine ilgilenmek, bizi kuşatan sound’ların kalitesini yükseltmektir.

Tam da bu nedenle bir yandan cazın farklı türleri, biçimleri ve sitilleri; öte yandan bu farklılıkların doğduğu dönemler arasında doğrudan ve ayrıntılara inerek kanıtlanabilecek bir bağlantı mevcuttur.

Eğer bize caz müziğinde-müzikal doruk noktalarının dışında-en etkileyici şeyin ne olduğunu soracak olursanız, cevabımız “stillerindeki evrim” olurdu. Avrupa konser müziğinde barok veya klasisizm, romantizm veya izlenimcilik neyse, cazın evrimi içinde stiller de aynı şeydir; yani her biri kendi zamanıyla örtüşür.

Birçok büyük caz müzisyeni çaldığı stille, içinde yaşadığı zaman arasındaki ilişkiyi hissetmiştir.
Birçok caz müzisyeni önceki caz stillerini yeniden yaşatmayı şüpheyle karşılamıştır. Tarihselciliğin cazın doğasıyla çeliştiğini bilirler.
Caz müziğini ayakta tutan şey canlılığı, yaşıyor olmasıdır.

Yaşayan şey değişir; caz’da doğduğu günden beri sürekli olarak içinde bulunduğu çağın dinamikleri ile değişmiştir. Ama her yaşamın ardında bir doğuş vardır. Berendt cazın doğuşunu şöyle anlatmıştır:

“Caz New Orleans’ta doğdu. Bu neredeyse herkesçe bilinen bir doğrudur-herkesçe bilinen doğruların doğrusu ve eğrisi ile birlikte. Doğru olan New Orleans’ın cazın doğuşundaki en önemli kent olduğudur. Yanlış olan ise, cazın tek başına bu kentte doğduğunu düşünmektir. Bir kıtanın, bir yüzyılın, bir uygarlığın müziği olarak caz o zamanlar, patenti tek bir kente ait olamayacak denli yüzergezer bir şeydi.”

caz2

Caz Fransız göçmenlerin, Afrika’dan gelen kölelerin, bu iki grubun arasında olan “Creole” sınıfının birbiriyle kaynaşan kültürlerinden doğdu.

Köle zenciler ana yurtlarından gelirken polyritmik anlayışlı ve pentatonik gamlı müziklerini de yanlarında New Orleans’a getirmişlerdi. Bu müzik Avrupa kültüründen taşınan gavotta, polka, marş gibi müzik formları ve armonilerle karıştı, farklı ritimler çarpıştı ve zaman geldi, tüm bu müziklerden bir başka bir boyut doğdu.

Yeni bir kıtada göçmenler yepyeni bir müzik yarattılar. Bu yeni müzik hem köklerinin uzandığı eski müziklere benzedi hem de o güne kadar görülmemiş bir canlılık ve neşe içerdi. Bu müziğe “jazz” dediler. İsminin tam olarak nereden geldiği halen bilinmemekle beraber bu isim benimsendi.

Aradan bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen caz çıktığı ilk günden beri sürekli olarak gelişerek büyümeye devam ediyor. Ve öyle gözükmektedir ki sürekli gelişen bir sanat formu olarak caz da her zaman yeni arayışlar ve yaklaşımlar olmaya devam edecektir.

Bugün gelinen noktada caz denilince anlaşılan şey o kadar geniş olmuştur ki neyin caz neyin caz olmadığı konusunda doğaçlama kavramı da dahil herkesin aynı düşünceyi paylaştığı hiç bir teknik tarif kalmamıştır, ama benim kişisel olarak vardığım nokta şu oldu:
Caz yaşadığımız şeylerin ses olarak ifadesidir.

Büyük caz ustası Duke Ellington’a cazın geleceği ne olacak diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

“Bence gelecekte caz diye bir şey kalmayacak. Sadece iyi müzik ve kötü müzik olacak.”

caz3Amerika’da çıkan bu orijinal müzik büyüyüp geliştikçe içinden çıktığı tüm kökleri kapsayan evrensel bir sese ve dile dönmüştür.

Bu evrenselliğin köklerinde eğlenme ve eğlendirme dürtüsünün ötesinde bir boyut daha vardır. Berendt kitabında bunu şu sözlerle ifade eder: “Caz, doğuşundan yüzyıl sonra hâlâ doğduğu zamanki şeydir; bir protestonun müziğidir. Bu yanı da diriliğini oluşturan unsurların bir parçasıdır. Toplumsal, ırksal ve manevi ayrımcılığı, değersiz burjuva ahlâkının klişelerini, modern toplumun işlevsel örgütlülüğünü, bu dünyanın bireyselliği yok edişini, kendine uymayanları yargılayan standartların kategorize edilmesini protesto eder.

Bugün caz, tahakkümü sadece kendine ve yaratıcı üretkenliğine karşı değil, aynı zamanda insani ve insana yaraşır varoluşa karşı her yerde bir tehdit olarak gören-bütün ülkelerde ve sosyal sistemlerde, bilimcilerin, felsefecilerin, yazarların, müzisyenlerin, sanatçıların ve bütün alanların duygulu insanlarının, kısaca çağımızın resmini sonraki nesillerde iz bırakacak bir şekilde belirleyen herkesin katıldığı-dünya çapında bir protesto biçimine büründü.”

İnsan denen varlık önce öğrenir, sonra da öğrendiklerinin ışığında kendisini ve çevresini sorgular. Ben müzisyen olmamama rağmen kendi yaşamımın her döneminde dünyayı caz merceğinden gördüm ve değerlendirdim. Her zaman değişik düşünceleri merak ettim, her zaman kendi doğrularımı sorguladım. Her zaman yaşamın farklı yorumlarının peşinden koştum. Bu bana yaşamayı kolaylaştırmadı ama yaptığım her şeyi inanarak ve mutlulukla yapabilmeyi sağladı.

Yaşadığımız dünya hızla değişiyor, değişimin hızı değişimin kendisinden daha önemli oluyor, bilgi çağına girerken insanlık bir kere daha kendisini ve değerlerini sorguluyor.

cazkolik

Caz günümüzde de bu sorgulamanın en önünde yer alıyor. Eskiye dönüyor, yeniyi arıyor, eskiden hareket ederek yeni şeyler yaratıyor, soruyor, sorguluyor. Bu yüzden de caz müziği denilen şey yerinde duramıyor. Herkes bir birine soruyor, ne olacak bu cazın hali, caz ise onlara müzikle cevap veriyor.

Sizce dünyanın hali ne olacak? İklim değişikliği, ekonomik bunalımlar, pazar ekonomisinin çöküşü, yerine bir şey koyama mamanın sıkıntısı, sosyal değişimler, bilgi çağının getirdiği teknolojik imkânların hızına yetişemeyen bir felsefe, insanlığın yeniçağa geçerken hissettiği tüm sıkıntılar, anlamsızlıklar, sorular, bunalımlar; sizce ne olacak dünyanın hali?

Caz yapma diyerek başladık, caz yaparak bitirdik, şimdi siz benim sunduğum bu temayı alın, kendi gerçeğinizdin süzgecinden geçirin ve yeniden yazın, işte size caz. Caza bir şey olmaz ama size oluyor, neler olduğunu anlamaya çalışın.

Tunçel GÜLSOY

Önceki İçerikFırın Makarna
Sonraki İçerikGerçek, Sadece Gerçekten İstemek Demektir! 3

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz