Çarlık Rusyası’na Yolculuk

Pera Müzesi 20 Mart 2011’e kadar çok önemli bir sergiye ev sahipliği yapıyor: ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler.’

Eğer zaman makinesi olsaydı (ki bir gün mutlaka yapılacak) pek çok yerin dışında Çarlık Rusya’sına doğru da yolculuğa çıkmak isterdim. Yolculuk dediysem herhalde bir iki dakika sürerdi. Öyle çok da geri değil sadece iki yüz yıl yani 19. yüzyıla gitmek isterdim. Ne de olsa okuduğum tüm Rus romanları ya da izlediğim Rus filmleri bu döneme denk geliyor. Gogol, Tolstoy ya da Dostoyevski. Hepsinin yaşadığı ortamları belki de kendilerini görmek; hoş bir hayal… Derken, öyle zaman makinesine falan binmeden, kendi ulaşım olanaklarımla İstanbul’da Çarlık Rusyası’nı  yaşadım. Semt İstanbul’un göbeği, Tepebaşı. Mekanımız eskiden Bristol Otel olan şimdi de Pera Müzesi’ne ev sahipliği yapan tarihi bina. Çok önemli sergilere ev sahipliği yapan Pera Müzesi bu kez de ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Klasikleri’ isimli sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sergi hakkında söylenecek tek söz var: 2010 yılının en önemli sanatsal etkinliklerinden biri olan bu sergiyi herkesin gidip görmesi. St. Petersburg Rus Devlet Müzesi’nin geniş koleksiyonundan seçilen aralarında İlya Repin, Venetsianov, Pavel Fedotov, Vasiliy Perov, Nikolay Yaroşenko, Vladimir Makovski ve Kasatkin gibi dönemin önemli ustalarına ait 65 eser yer alıyor sergide. Küratörlüğünü Rus Devlet Müzesi Müdür vekili Evgenia N. Petrova ve Tayfun Belgin’in yaptığı sergiye  müzenin 4 ve 5. katları ayrılmış. Sergide Çarlık Rusyası’ndan hangi sahneleri izleyeceğinizi sizinle paylaşmak isterim. Sergide 19. Yüzyılın ikinci yarısından çeşitli öyküler anlatılıyor.

Bu yüzyılın ikinci yarısını şöyle bir hatırlayacak olursak, Kırım Savaşı (1853-1856), Çar 1. Nikolay’ın ölümü üzerine oğlu 2. Alexandr’ın tahta çıkması, 1869’daki sosyalist eğilimli Narodnik (halkçı hareket) doğması, 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 yıllarındaki Rus-Türk Savaşı, 2. Nilolay’ın öldürülmesi, Yahudi pogromlarının başlaması, Çar 3. Alexandr’ın öldürülmesi, otoriter Çar 2. Nikolay’ın tahta çıkması gibi daha pek çok olay yaşanmış. İşte böyle bir dönemden sahneler yer alıyor; çalışma ve yoksulluk, çocukların dünyası, halk eğlenceleri, savaş ve ölüm ile kentsoylu yaşamdan sahnelerle devrime kadar yaşamın her alanından sahneleri yansıtıyor sergi.

Bu sahneler okuduğunuz romanlarda yer alan ve kafanızda düşlediğiniz sahnelerle örtüşüyor birebir; yani yaşıyorsunuz, içine giriyorsunuz. Bazı tabloları üç boyutlu zannediyorsunuz. Resim sanatıyla çok ilgili olmasanız bile eserlerdeki ışık oyunlarına bayılıyorsunuz. Ve aklınıza ‘Rus ruhu’ kavramı geliyor. Bu ruh, edebiyatta, müzikte ve güzel sanatlarda aşk, acı ve ölümün kol gezdiği bir duygu dünyası olarak işlenmiştir. Gündelik yaşam resimlerine 1860’lardan sonra gerçekçi eğilimler hâkim olur. Ve ilerici ressamlar çağın can alıcı sorunları olan sosyal adaletsizlik, serflik, çocuk işçiliği, kadınların hor görülmesi gibi konuları en gerçekçi şekilde işlemeye başlarlar. Çarlık Rusyası’ndan Sahnelerde işte bu ‘gerçekleri’ görüyorsunuz ve adeta detaylar karşısında nutkunuz tutuluyor.

Pera Müzesi’nin duvarlarını Rus Gerçekçilerinin muazzam tabloları 20 Mart 2011 kadar süsleyecek. Bu tablolar içinde 19.yüzyılın ikinci yarısına ait en ünlü Rus resmi olan ve dünya resim sanatının en anlamlı başyapıtlarından biri olarak bilinen İlya Repin’in ‘Volga Kıyısında Burlaklar’* adlı tablosunun yanı sıra Karl Lemoh’un Yaz (Tebriklerle) , Nikolay Yoraşenko’nun Yazar Lev Tolstoy’’un Portresi ve Salıncakta isimli eserleri büyülüyor. Bir hafta sonunuzu ya da felekten çaldığınız bir gününüzü mutlaka Pera Müzesi’nde geçirin, pişman olamayacaksınız.

Adres: Meşrutiyet Cad. No:65 Tepebaşı-Beyoğlu Tel: 0212 334 99 00
www.peramuzesi.org.tr

*Burlak:  Sezonluk işçilere, berduş, yersiz, yurtsuz anlamında burlak deniyordu.

Ayşe Dural

Önceki İçerikOkurun Gözünden: Aydınlanmanın Diyalektiği
Sonraki İçerikMüzeci ve Küratör: Tayfun Belgin
Ayşe Dural
Saint Benoit mezunu. Bu okulda Fransızca ve İngilizceyi öğrendi ve çok sevdi; özellikle Fransızcayı. Sonrasında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdi. Eğitim hayatına İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde devam etti. Çalışma hayatına Garanti Bankası Halkla İlişkiler Bölümü’nde başladı. Sonrasında dergiciliğe adım atarak Gelişim Yayınları’nda çalışmaya başladı. Türkiye’nin ilk “copyright” dergisi Marie Claire’de çalıştı. Suha Arafat’tan Orhan Pamuk’a kadar pek çok kişiyle söyleşiler yaptı, kadın hakları konusunda araştırmalar yaptı, modayı yakından takip etti. AMICA, BIBA gibi dergilerde çalıştı. Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. 2000-2006 yıllarında The Gate dergisinin yayın yönetmenliği yaptı. Koç Holding’in Bizden Haberler dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Daha sonra PR ajanslarında Medya İlişkileri Yönetmeni olarak çalışmaya başladı. Böylece artık haber yapmayacak, ama haberi gazetecilerle paylaşacaktı. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesinin medya ilişkileri yönetmenliğini üstlendi. Yasemin Sungur’la birlikte Kültür Sanat Ajansı’nı kurdular. Kitap editörlükleri yaptı. Dural, basında ve halkla ilişkiler konusunda edindiği tecrübe, bilgi ve deneyimi, danışmanlık, eğitim ve seminerler aracılığı ile yeni nesillere aktarmakta ve martidergisi.com için röportajlar yapmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz