Buruk Bir Öğretmenler Günü

“Hepinizden kan grubunuzu öğrenmenizi istiyorum, dönem ödeviniz bu, sonrasında bana hayır dua edeceksiniz” demişti ortaokuldayken Süleyman Hoca. Hiç unutmam.

Yaratıcıydı. Sanırım yaklaşık 11 dersimiz vardı; her birinden yazılılar, sözlüler yetmiyor gibi, (beden eğitimi- müzik- resim haricinde ki bazen resim ve müzikte de yapardık), ayrıca bir de dönem ödevi verilirdi zamanımızda. Öyle “dönem ödevi” denip geçilmemeli, ön çalışması haricinde çizgisiz parşömenlere dolmakalemle sayfalarca yazılırdı. Genelde yapılmış olmak için yapılırdı. Süleyman Hoca burda bile farkını ortaya koymuştu, sırf müfredat istiyor diye bir ödev vermek istemiyordu belli ki. Yine sırf müfredat gereği “yapılmış olsun “diye değil, bizlere faydası dokunsun istiyordu. Onun sayesinde kan grubumu öğrendim ve bu sonrasında inanılmaz işime yaradı.
Vizyonerdi. Fen dersleri çıkışında, sınıfın ortasında sormaya çekindiğim soruları ders çıkışında kürsüye yanaşır sorardım. Bir gün bana “Çok farklı soruların var, bir tek sana ve Sinan’a (bizden bir dönem büyüktü) sorularınız sayesinde sözlüden tam not (10) veriyorum,” demişti. Halen benim için aldığım en değerli sözlü notudur. Çünkü biz sıkı kurallarla büyüyen bir kuşaktık, renkli toka bile takmamıza izin verilmediği bir dönemde, farklı sorularım ile fark edilip üzerine ödüllendiriliyordum. Koçluk yaklaşımı, soru sormak, farklı düşünmek, ezber bozmak…Bu gibi kavramların değeri en az 20 sene sonra anlaşılmadı mı? Çağının çok ötesindeydi.
İlginçti, her daim muzipti. Ceza olarak çöp başında defter duası yaptırır, hepimizin kıkırdamasına yol açardı. Deftere yazma kaygısı olmadan dinlemeye odaklanabilelim isterdi. Sözünü tutmayanların defterleri sınıfın çöp kutusunu boylardı. Çöp kutusunun etrafında ateşin başı misali toplanılır, “Defterim defterim…” diye başlayan komik bir dua edilirdi. Sadece dinlesek öğrenecektik halbuki. O zamanlarda bile süreçten çok sonuca odaklı, harıl harıl bir şeylerden geri kalmama peşindeydik demek ki. Hocamız, bu noktada dahi bir farkındalık yaratma arzusundaydı.  

Öğretmenden çok yol gösteren bir abi gibiydi. Tekrar başa dönecek olursam, vefatınız bizleri ayrı üzdü ve evet hocam dediğiniz gibi her zaman hayır dualarımızda olacaksınız…
Öğretmenler Gününüz kutlu olsun hocam, dilerim bu mesajımız gider sizlere… 

Hamiş: İçel Anadolu Lisesi mezunları olarak hocamız anısına; “Süleyman Urfalılar Kitap Bankası” ve Süleyman Urfalılar Kimya Laboratuvarı” projelerini hayata geçireceğiz. Her iki proje de desteklerinizle hayata geçirilecek olup, nakdi yardım kesinlikle kabul edilmeyecektir. Gerekli ihtiyaç listeleri Türçe, Türk Dili ve Edebiyatı ve Kimya öğretmenleri tarafından belirlenecek oluptarafımıza ayrıca duyurulacak. İlgilenenler benimle özelden iletişime geçebilirler. 

Şeyda Bodur

Önceki İçerikEl Verenleriniz Çok Olsun…
Sonraki İçerikHayat Öğrencisi…
Şeyda Bodur
Kendini anlatmak dünyanın en zor şeylerinden biri bence. Sürekli değişip dönüşürken, yaşam biteviye bizi şekillendirirken, sahi ben kimim? Değişmezlerim var mı, varsa neler? Dilerseniz beni yazılarımdan sizler tanıyın. Yine de beni heyecanlandıran kavramlar ortaya bırakayım, birer ipucu niteliğinde; Akdeniz, çiçekler, iletişim-İkizler burcu, Boğaziçi üniversitesi, kız kardeş, hak-miras, nezaket, ilk yaz, disiplin-aylaklık, Türk kahvesi, demli çay-simit, kiraz-karpuz, keyif, keşif, denge, dönüşüm, mistik, holistik, seyahat, sahici paylaşımlar, samimi sohbetler... Burada sadece yazmaktan ve okumaktan bahsetmek istiyorum. Neden mi yazıyorum? Biliyorum bencilce olacak, herşeyden önce bana iyi geliyor. Düşüncelerim netleşiyor, duygularım alan buluyor, sakinleşiyorum, sadeleşiyorum, “O”lanla hizalanıyorum, kendimi ifade ediyorum, üretiyorum, yaratıyorum, yüreğimi ortaya koyuyorum, yaşama katılıyorum, meydan okuyorum, “ben de varım” diyorum, belki ortaklık arıyorum ve daha nicesi...Satırlara sığmaz. Neden mi okuyorum? Sözü bir Usta’ya bırakmak istiyorum izninizle, ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla... “Bütün iyi kitapların sonunda, bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda, meltemi senden esen, soluğu sende olan, yeni bir başlangıç vardır…” Edip Cansever