Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Bugün bana bu yazıyı yazdıran “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı yaklaşık 100 yaşını aşmış bir eser. Yazılmasının üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen verdiği mesajlar hem güncelliğini koruyor hem de okuyan herkese ilham verecek nitelikte.

Atatürk bu kitabın neden müfredata konulmasını istemiş olabilir?

            Ülkelerin kaderini değiştiren kimlerdir?

            Yaşam kurucusu nedir?

            Bizler nasıl bir yaşam kurucusu olabiliriz?

Kitabı okuyan her birey bu sorulara yanıt bulacaktır.

Benim kitap ile buluşmam yaklaşık yedi yıl önce bir arkadaşımın tavsiyesi ve hatta kitabı hediye etmesi ile gerçekleşti. İtiraf etmeliyim ki kitabı ilk okumamda bugünkü derinliğe ulaşamamıştım. Yıllar sonra kitap kulübünde bu kitabın sohbetini yapma arzum sebebi ile kitabı tekrar okuma, üzerinde çalışma ve derinleşme fırsatını buldum.

Şimdi ben de sizlere, kitabı okuyan ya da okumayan, her birinizi kitabı bir kez daha okumaya davet ediyorum.

Kitabın yazarı Grigory Petrov, bizlere hiçbir doğal kaynağı olmayan hatta bataklık olarak nitelendirilen bir ülkenin (Finlandiya’nın), ülke sevgisini nasıl somut bir çalışmaya çevireceklerini, nasıl “yaşam kurucusu” olacaklarını, toplumun yaralarını nasıl iyileştirip, halkı nasıl aydınlatacaklarını ve değişimin mümkün olduğunu vurgulayarak,umudu olmayan bir Fin Halkı’nınbize umudu bir kez daha hatırlatan bir halk serüvenine dönüşmesini anlatıyor.

Yazar kitabın akışında bizlere, bunu sağlayabilmenin adımlarını tek tek, kimi zaman hikayelerle kimi zaman da tarihsel olaylarla basit bir dil fakat çok etkili birkurgu ile anlatıyor.

Bu adımların içeriğinde, eğitim, ahlak, inanç, edebiyat, sanat, spor veticaret gibi oldukça geniş ve kapsamlı, bireysel ve toplumsal gelişim araçlarını kullanıyor.

Ben burada ilk olarak kitabın ana meselesi olan “yaşam kurucusu”tanımı üzerine düşünmemizi sağlayacak ve bu konuda yapabileceklerimize dair küçük bir giriş yapıyorum. İlerleyen günlerde kitapta işlenen konularla ilgili yazılarıma devam edeceğim.

Benim anladığım kadarı ile yaşam kurucusu olmak demek, ülkesinin yükselişi ve inşası için yani her vatandaşın kendi geleceği için bireysel sorumluluğunu alarak, ne iş yapıyorsa, toplum içindeki görevi ne ise bunu elinden gelenin en iyi hali ile yaparak olma eylemini gerçekleştirmesidir.

Yazar kitabın her bir satırında bunun mümkün olduğunu vurguluyor. Hatta biz okurların ümidini canlandırıp, güven telkin ediyor.

Bu konuda toplumdaki en etkin rolün de köy öğretmenlerinin,yöneticilerin ve aydınların olduğunu belirtiyor.

Hepimiz bireysel hayatlarımıza baktığımızda öğretmenlerimizin ve yöneticilerimizin bize olan etkilerini anımsayabiliriz.

Peki aydın kimdir ve nasıl olmalıdır?

Kitabın ilerleyen sayfalarında yeni nesil genç Fin aydınlarından olan Sineman bu soruları net bir şekilde cevaplıyor.

“Aydın kesim halkın beynidir.”

Grigory Petrov

Sizin sorumluluğunuz halkın aklını, iradesini ve enerjisini uyandırmaktır.

Halkın vicdanını ve düşünme gücünü uyandırmaktır.

İnsanlara, köylülere, işçilere, toplumun alt kesimlerine nasıl daha iyi yaşam kuracaklarını öğretmektir.” (Alıntı)

Kitabın bu satırları beni yine yıllar önce okuduğum ve okuduğumda çok etkilendiğim başka bir kitabın satırlarına götürdü.

Ürgüp’teki bir kitaplığı yönetirken otuzdan fazla köyün halkına kitap götüren Mustafa Güzelgöz’ün yaşam hikayesini anlatan namı değer Eşekli Kütüphaneci Kitabı.

Bana göre Mustafa Güzelgöz, Grigory Petrov’un “yaşam kurucusu” tanımına uyan çok güzel ve canlı bir örnektir.

Ve yine bana göre Mustafa Güzelgöz hem bireysel sorumluluğunu eline almış sade bir vatandaş hem bir öğretmen hem bir yönetici hem de bir aydındır.

Okumadıysanız Eşekli Kütüphaneci kitabını da okumanızı ve Mustafa Güzelgöz ile tanışmanızı yürekten isterim.

İki kitaptaki ortak paydaya gelirsek;

1-Toplumsal gelişimimiz için bireysel sorumluluğumuzunönemi,

2- İçinde yaşadığımız ülkenin vatandaşı olarak toplumsal gelişimimiz için mutlaka her gün yapabileceğimiz en az bir şeyin olduğunun gerçekliğidir.

Bu konuda ilerlerken de iki kitapta da kullanılan araçların ortaklığı,çözümün çok da zor olmadığını görmemizi sağlıyor.

Ez cümle bu yolda ilerlemenin ilk adımı da kendimizle çalışmaya başlamaktır.Kendi gelişimimize yatırım yapmaktır.

Çünkü hücre seviyesinde yapılan her bir iyileşme ve gelişim bütüne sirayet edecektir.

Peki bireysel gelişimimiz için neler yapabiliriz? Buna nereden başlayabiliriz?

Bir sonraki yazıma buradan devam edeceğim.

Önceki İçerik9. Antalya Edebiyat Günleri “Öykü Ödülleri”nin Sahipleri Belli Oldu
Sonraki İçerikBatı Trakya’da Bir Hafta Sonu