Antalya’daki 5 Antik Kentten Mis Kokular Yayılıyor!

Antalya’da 5 antik kentin 5 antik bitkisi, ‘Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler Endemik Çiçekler’ adlı proje kapsamında koruma altına alındı. Phaselis‘te yetişen burçak, Perge‘nin hava civası, Side’nin canavar otu, Aspendos‘un orkidesi ve Termessos’un çiğdemi, dünyada yayılış gösterdiği tek alanlarda koruma altına alınırken, tanıtım tabelalarıyla da antik kent ziyaretçilerine anlatılıyor.

AÜ Öğretim Üyesi, ANTOK Başkanı,  Proje Koordinatörü Doç. Dr. Gökhan Deniz “Anladık ki geçmişte de günümüzde olduğu gibi çiçek sevgisi vardı.”

Antalya bitki türleri zenginliği açısından ülkemizin vitrini konumunda. 250 bitki türü, dünya üzerinde sadece Antalya’da yayılış gösteriyor. Bunlardan 73’ü ne yazık ki farklı nedenlerle kritik olarak tehlike altında.

Antalya’da 5 antik kentin 5 antik bitkisi, ‘Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler Endemik Çiçekler’ adlı proje kapsamında koruma altına alındı. Phaselis‘te yetişen burçak, Perge‘nin hava civası, Side’nin canavar otu, Aspendos‘un orkidesi ve Termessos’un çiğdemi, dünyada yayılış gösterdiği tek alanlarda koruma altına alınırken, tanıtım tabelalarıyla da antik kent ziyaretçilerine anlatılıyor.

Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında Avrupa Birliği (AB) fonuyla desteklenen Antalya Orkidelerini ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Derneği’nin (ANTOK) yürüttüğü, Akdeniz Üniversitesi (AÜ) ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Antalya İl Müdürlüğü ve  Atina ayağında Yunanistan Doğa Koruma Derneği’nin katılımcı olduğu ‘Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler Endemik Çiçekler’ adlı proje tamamlandı. Proje kapsamında Atina’da bulunan Akropolis, Marathonas, Sounio ve Vravrona Antik Kentlerinin endemik bitkileri de tespit edildi.

Dünyada sadece Antalya’nın 5 antik kentinde yayılış gösteren 5 endemik bitkinin korunmasını amaçlayan projenin koordinatörü Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi, ANTOK Başkanı Doç. Dr. Gökhan Deniz, ‘Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler Endemik Çiçekler’ projesinin detaylarını www.martidergisi.com’a anlattı.

 Kısaca sizi tanıyabilir miyiz

Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Lisans eğitimimi Akdeniz Üniversitesi’nde biyoloji bölümünde tamamladım.

Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra hocalarımın da  yönlendirmesi ile botanik alanında sürekli çalışmalar yapmaya başladım. Yüksek lisans eğitimimi “taksonomik botanik” alanında uzman olan   Prof Dr. Hüseyin Sümbül hocamızla birlikte sürdürdüm.  Elmalı Sedir Araştırma Ormanı (Antalya) florasıyla ilgili olarak üç yıl süren bir çalışma yaptım. Sürekli dağlarda olmak bitkilerin, hayvanların doğal florasında olmak bizim için inanılmaz zevkliydi ve çalışmamızın sonunda dünyada sadece o bölgede bulunan üç yeni bitki tanımladık. Yüksek lisans eğitimimi taksonomik botanik konusunda bu çalışmayla tamamlamış oldum.

Sonrasında doktora çalışmalarımı,  günümüzde hala ciddi anlamda tehdit altında olan Türk orkidelerinden taksonomik olarak oldukça problemli olan  OPHRYS (arı orkideleri) üzerine yoğunlaştırdım.  Doktora çalışmamda, Antalya’da yayılış gösteren arı orkidelerinin taksonomisine değindim. Daha sonra bu çalışmalarımızı bütün Türkiye’ye yaydık ve başta koruma çalışmaları olmak üzere taksonomi çalışmalarında ilerledik. Doktora  çalışmamı  2010 yılında tamamladım. Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde o dönemki adıyla yardımcı doçent doktor sonradan doktor öğretim üyesi unvanını, taksonomi botanik alanındaki başka çalışmalarımla da doçentlik unvanını aldım.

Geçmişten günümüze belirli bitki ve hayvan türüyle ilgili ne kadar akademik çalışma yaparsanız yapın çok okunup ilgi görmüyor.  Yine de bu alanda şu ana kadar sekiz kitap yazdım. Birçok akademik çalışmalar yaptım. Tüm bu çalışmaların tozlu raflarda kalmaması, doğal miras alanlarımızla ilgili yeni nesilde farkındalık yaratabilmek amacıyla benim gibi doğa sever, amatör ruhla  profesyonel çalışmalar yapmak isteyen akademisyen arkadaşlarla 2010 yılında Antalya Orkidelerini ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Derneği’ni (ANTOK) kurduk.  Başkanlığını yürüttüğüm derneğimiz, kuruluşundan bu yana başta taksonomi botanik olmak üzere, çevre korunumu ve eğitim çalışmaları bir dizi çalışmaları hayata geçirdi, geçiriyor.

“Bu proje için ustalık eserim diyebilirim.”

Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler ve Endemik Çiçekler” proje fikir nasıl oluştu?

Projemizi oluştururken hem ülkemizin göz bebeği konumunda olan antik kentlerimiz ve onların içerisinde dünya üzerinde sadece o bölgede ve yakın çevresinde yayılış gösteren bitki türlerine odaklanmak istedik. Bunlar Phaselis, Perge, Termessos, Side ve Aspendos antik kentleriydi.

AB Sivil Toplum Diyaloğu çerçevesinde hazırladığımız bir proje oldu. Halihazırda üniversitemizde AB fonlarıyla fonlanan çok fazla proje yoktur. Bu anlamda projemiz ayrıca önem arz ediyor.  Nasıl ki ünlü mimarımız Mimar Sinan’ın eserlerinden söz edilirken; çıraklık, kalfalık, ustalık eserleri diye söz edilir. Bu proje için de ustalık eserimiz diyebilirim. Bugüne kadar proje yürütücüsü olarak yazdığım hiçbir proje elenmedi. Tamamına fon alma başarısı gösterdik. Ayrıca bunun haklı gururunu yaşıyorum.

Proje hazırlık aşamasında, Atina’da  daha önce başka araştırmada birlikte çalıştığımız yüksek ziraat mühendisi Christos Georgiadis’e  proje fikrimizi açtık.  Atina’da Apollo tepesi var ki tanrıça Athena’ya adanmış ve adı da Atina’ya verilmiş. Antalya Side de Orobanche sideana (Side canavarotu)  diye bir bitki var. Dünya üzerinde sadece Side kumullarında bulunuyor.  Side de Apollo’na adanmış Apollon tapınağı var. Apollo daha çok Anadolulu bir tanrı, Athena zaten Atinalı, bütün bunları yan yana getirince,  AB Sivil Toplum Diyaloğu programının içeriğine uygun bir proje oluşturma fikri iyice netleşti.

Yılların verdiği tecrübeyle bu türlerin endemik türlerin sadece bizim antik kentlerimizde olmadığın biliyorduk. Atina’daki buluşmamızda Christos ile  yemek yerken önümüzde Akropolis vardı. “Bu tepede endemik bitki var mıdır?” diye sordum. Bilmediğini, araştıracağını söyledi. Ardından, bilimsel adını bile akropol tepesinden alan, ballibabagillerden bir tür olan “Mikromerya akropolitana” olduğunu bulduk. O tepelerde yaklaşık 100 yıl önce keşfedilmiş bir tür olduğunu öğrendik.  Ayrıca Apollo ve Athena  ikisi de Zeus’un çocukları ve kardeşler, iki ülke arasındaki ortak kültür, işbirliği ve doğa koruma hedefini simgelemesi adına bu ismi koyduk.

 Termessos’un  çiğdemi antik kentteki lahitlere kazılmış.

Projenin saha çalışması ne kadar sürdü ve kaç kişilik bir ekip çalıştı? Antik kentler ve içindeki bitki varlığına dair ne tür bilgilere ulaştınız?

Yaklaşık 10 kişilik ekiple, iki buçuk yıl  çalıştık. Araştırmalarımız iki bölümden oluşuyor. Birincisi izleme. Arazide, veri toplama işlemleri yaparız.

Tehdit altındaki bölgelerin saptanması ve yeni nesillerin korunması amacıyla onların tam lokasyonlarının belirlenmesi gerekiyordu. Yerlerini belirledik. Aynı zamanda bölgelerden sorumlu çevre koruma konusunda etkin ve aktif rol alan kurumlardan yetkililer eşliğinde arazi çalışmalarını yaptık. Yerlerini, korunak bilgilerini bu kurumlarla paylaştık. Bu noktada antik kentlerde kazı çalışmalarını yürüten kazı başkanlarımıza türlerin yerlerini, korunak bilgilerini aktardık.

İkinci  olarak; araştırma esnasında elde ettiğimiz bilgileri yazıya dökerek alanda kaydettiğimiz görsellerle kamuoyu ve ilgili kurumlarla paylaşmak gerekiyor.  İşte o bilgi paylaşımı dönemi ne yazık ki pandemiye denk geldi. Nispeten daha geç bir vakitte gerçekleştirebildik.

Araştırmalarımız esnasında Phaselis Antik Kenti’nde Lathyrus phaselitanus (Faselis burçağı), Perge Antik Kenti’nde Alkanna macrophylla (Perge hava civası), Side Antik Kenti’nde Orobanche sideana (Side canavar otu), Aspendos Antik Kenti’nde Himantoglossum montis-tauri (Toros orkidesi) ve Termessos Antik Kenti’nde de Colchicum baytopiorum (Baytop çiğdemi) bitki türlerininden bazılarının  şehir kapılarında, anıtlarda, lahitlerde bezeme olarak kullanıldığını tesbit ettik.  Mesela Termessos’un bitkisi çiğdemi, lahitler üzerine oymuşlar. Perge’nin hava civasını da yine o antik kentteki eserler üzerinde tespit ettik. Anladık ki geçmişte de günümüzde olduğu gibi çiçek sevgisi vardı. Bu antik kentler varken, orada insan yaşamı söz konusuyken de bu bitkiler yayılış göstermiş. Antik kentlerde yayılış gösteren bu bitki türlerine de en az antik kentler kadar antik dememiz mümkün

“Pandemi çalışmalarımızı etkiledi.”

 Çalışmalarınız esnasında antik kentler açık mıydı?

Başlangıçta açıktı ama daha sonra kapatıldı.  Arazi çalışmalarına 2019 yılında başladık.  2020 yılı Mart ayında salgın baş gösterdi. Araştırma yaptığımız alanlar kapandı.  Araştırmamıza devam edebilmek için Antalya İl Kültür Turizm Müdürlüğü başta olmak üzere Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nden gerekli izinleri aldık. Böylece araştırma yaptığımız alanlar bizim için açıldı. Sizin aracılığınızla saydığım tüm kurum yönetici ve çalışanlarına çok teşekkür ederim. Bize çok katkı sağladılar.  Yerli ve yabancı turistlerin olmayışı işimizi daha hızlı sürdürmemiz sağladı.

Salgının olmadığı dönemlerde, çalışma esnasında alanı ziyaret eden ziyaretçiler soru soruyor muydu?

Elbette merak edip ne yaptığımızı soruyorlardı. Ancak henüz araştırma aşamasında olduğumuzdan çok da bilgi veremiyorduk. Araştırma yaptığımız alanların tabela çalışmalarını 2020 de planlanmıştık ancak kapanma çalışmalarımızı etkiledi.

Yıllarca bu alanda araştırma yapmış biri olarak doğal, kültürel ve tarihi miras alanları ile ilgili farkındalık konusunda, bu çalışma çerçevesinde neler söylersiniz? Sizce pandemi döneminden sonra insanın kendine, doğaya, kültürel miras alanlarına olan bakış açısı değişti mi?

Biz eğitimciler yaptığımız kısa süreli çalışmalarda, kişilerin tutumlarında çok büyük bir değişiklik beklemeyiz. Kişinin tutumunu; geçmişten günümüze, başta aile olmak üzere eğitim hayatı, karakteri hatta siyasi görüşü bile etkiliyor.  Doğrusunu isterseniz, yurttaşlarımızın bu konudaki farkındalıklarıyla ilgili çok büyük bir tutum değişikliği tespit etmedik.

Ülkemize gelen turistler ülkemizdeki birçok endemik bitkiye daha hakimken, kimi yerde  turistler rehbere soru sorsa belki cevap bile alamıyor.  Projemizin hemen ardından, 5 antik kentte kayda aldığımız bitki türlerini tanıtan kitapçıkları Kültür Bakanlığı’nda şefinden memuruna tüm çalışan ekibe gönderdik.  Konuyla ilgili birçok seminer düzenledik ve eğitimler verdik. Ayrıca kitapları İngilizceye de çevirdik.  Günümüzde digital dünyanın varlığı yadsınamaz, bunu da dikkate alarak “Virtual Garden“ adlı bir uygulama bile açtık. Birkaç dil içeriyor. Tüm bunlar farkındalık için yaptığımız çalışmalar.

“Bir insanın tanımadığı bir olguyu sevmesi ve sevmediği bir olguyu koruması mümkün görünmüyor. Bu türlerin korunması gerekliliğini, özellikle ülkemizin geleceği çocuklara ve gençlere anlattık.”

Miras alanlarının korunması kaç türlü ilgiye ihtiyaç duyar?

Her şeyden önce kamu kurumların ilgisi çok önemli. Karar mekanizmaları en önemli noktalardan biri, çünkü bir kazı planladığınızda kazı başkanı eğer türün yayılışından ve bu yayılışa bağlı olarak türün korunum gerekliliğinden haberdarsa gerekli koordinasyonu yapacaktır. Konunun uzmanları, gerekli kurum ve  kuruluşlar  biraraya gelerek alanla ilgili bilgi alışverişinde bulunup doğaya ve birçok endemik bitkiye zarar vermeden gereken çalışmayı yapmalılar.

Biliyoruz ki; bir insanın tanımadığı bir olguyu sevmesi ve sevmediği bir olguyu koruması mümkün görünmüyor. Phaselis Antik Kenti’nde Lathyrus phaselitanus (Faselis burçağı), Perge Antik Kenti’nde Alkanna macrophylla (Perge hava civası), Side Antik Kenti’nde Orobanche sideana (Side canavar otu), Aspendos Antik Kenti’nde Himantoglossum montis-tauri (Toros orkidesi) ve Termessos Antik Kenti’nde de Colchicum baytopiorum (Baytop çiğdemi) bitki türlerinin korunması ve topluma gösterilmesi için proje kapsamında değerlendirdik.  Bu 5 antik kente yerleştirdiğimiz tanıtım tabelaları bir taraftan bölgenin florasını ziyaretçilere anlatırken bir taraftan da bu türlerin korunması gerekliliğini, özellikle ülkemizin geleceği çocuklara ve gençlere anlattık. Sergiler  yaptık.

“Turist rehberleri botanik  turizmine katkı sağlamak istediği sürece başarılı olur.”

Botanik turizmi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunun için bilgili ve tecrübeli personel gereklidir.  Yurtdışından gelen,  doğaya aşık birinin konu hakkındaki bilgisiyle, normal bir vatandaşın bilgisi arasındaki fark azımsanmayacak seviyededir. Taksonomi botanik turizmine ilgili  her geçen gün artıp değer kazanıyor. Özel bir uzmanlık gerektiği için de düzenlenen turlar çok daha kaliteli ve bilgili personellerle yapılmaktadır. Dolayısıyla daha büyük bütçeler harcanıyor.

Ülkemizde popüler botanik turizm alanları var mı? Rehberler bu alanda yeterli mi?

Turist rehberleri botanik  turizmine katkı sağlamak istediği sürece başarılı olur. Hızlandırılmış eğitimle altı ayda birçok türe hakim olabilirler.  Proje kapsamında bilgilendirme yapıp çalıştırdığımız rehberlerin bazıları kendilerine mikroskop bile aldılar. Ayrıca türlerin tüm çeşitlerini bilmek zorunda da değilsiniz birkaç bilgiyi bilmek bile yeterli olacaktır. Zamanla tüm türleri ezberlemiş oluyorlar belli başlı yerlerde türler mevcut zaten.

Teşekkürler

Ben de teşekkür ederim.

Seher Özen Karadeniz

Önceki İçerikKalp Emoji Kullanma Kılavuzu
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Atomik Alışkanlıklar
Seher Özen Karadeniz
İletişimci /Eğitmen. Okur, yazarım. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde lisans, Gazetecilik bölümünde de yüksek lisans eğitimi aldım. İstanbul’da gazeteci olarak başladığım çalışma hayatımı, halkla ilişkiler sektöründe medya ilişkileri yöneticisi olarak sürdürdüm. Yavaş kent olduğunu düşünerek 2007 yılında Antalya’ya yerleştim. Büyükşehir Belediyesi’nin Tarih Vakfı’nın danışmanlığında sürdürdüğü Kent Müzesi Projesi’nde görev aldım. Proje vesilesiyle hem kenti, hem de insanın geçmişle olan ilişkisini nereden kurması gerektiğini öğrendim. Belleğin kıymetini, tarihin sadece kahramanların hayatı üzerinden yazılamayacağını/yazılmaması gerektiğini kavradım. Bu kavrayışla kentimle ilgili fullantalya ve businessantalya kent bloglarında röportaj yapıp kent yazıları yazıyorum. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde iki yıl süreyle ‘Kurum Kimliği’ ve ‘Medya Planlama’, yaygın eğitim merkezlerinde ‘İletişim’ dersleri verdim. Halen kent içindeki en büyük yeşil alanı olan Zeytinpark’ta ‘Doğada İletişim, Doğayla İletişim’ başlılığıyla iletişim eğitimleri veriyorum. www.martidergisi.com’da 2012 yılından beri kitap yazıları, insan hikayeleri, kent yazıları, zaman zaman da gezi yazıları yazıyorum. Yaşam boyu öğrenme tam bana göre deyip AÖF Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim. Halen Sosyoloji bölümü 4. sınıf öğrencisi olarak öğrenim hayatımı sürdürüyorum. Evliyim ve 13 yaşında bir oğlum var.