Andreas Georgiadis: Geri Dön

Sanatçı Andreas Georgiadis’in ünlü şair Konstantinos Kavafis’in şiirlerinden aldığı ilhamla yarattığı eserleri ‘Geri Dön’ adlı sergisi ile 17 Ocak’ta İstanbul Consept Gallery ‘de  sanatseverlerle buluştu. Kavafis’in satırlarını Georgiadis’in fırça darbeleriyle adım adım izlediğimiz, resmin ve şiirin harmanlandığı bu etkileyici sergi üzerine sanatçı Andreas Georgiadis ile konuştuk.

 Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.                                                                     Bu şehir arkandan gelecektir.                                                                                                     Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın.                                                                                       Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına.                                                       Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.                                                                             Başka bir şey umma                                                                                                           Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.                                                                                         Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

Konstantinos Kavafis

 

1.Serginin adın “Geri Dönmek” olarak belirlediniz? Bu sizin için neyi ifade ediyor?

Konstantinos Kavafis’in aynı adlı şiiri, onun en güzel aşk şiirlerinden biridir. Ama aynı zamanda, bu şiir benim bu alanda nasıl çalıştığımı çok net bir şekilde gösteriyor. Büyük İskenderiyeli şairin yolunu izleyerek, kaybolan aşkların duygularının geri dönmesi ve  canlanmasını hatırlıyorum. Kavafis, sanatında hep bu yöntemle çalışıyor ve sergideki işleri yaratırken de şuna odaklandım: Geçmişteki bir aşk hatırasını anlatıyorum, şu anda gelişen bir şeyi değil. Büyük İskenderiyeli şairin yolunu izleyerek, önümde geri dönüp canlanmanın hatırasını, kayıp aşkların duygularını hatırlıyorum.

2.”İskenderiye Dörtlüsü”nden sonra aynı yere, bu kez şair Kavafis ile birlikte dönüyorsunuz. İzleyici burada neyi farklı görecek? Sergide izleyici hangi yeniliklerle karşılaşacak?

“İskenderiye Dörtlüsü” sergisinde İskenderiye, yolculuğun varış noktası, oyunun baş kahramanıydı. Şimdiki projede ise İskenderiye tam bir çıkış limanı. Gerek estetik gerekse kavramsal olarak çok farklı bir yaklaşım benim için. Üstelik bu bölümde başkahraman mekandan çok, Kavafis’in şiirsel evrenindedir. Bu yüzden bu sergide birçok portrede arzu ve romantik duygular uyandıran portreler görülecektir.

3.Sergi ile izleyiciye vermek istediğiniz temel fikir nedir?

Bu eserleri yaratmaya devam etmemin nedeni öncelikle Kavafis’in şiirine duyduğum büyük sevgi ve hayranlıktır. Bu projede kendi içime yolculuk etme, kendi anılarımı ve okuma sürecinde doğan duygularımı keşfetme fırsatı buldum. Bir insan ve bir sanatçı olarak Kavafis ile çok özdeşleşiyorum. Homoseksüel olduğu gibi, kendi aşk doğam hakkında konuşabilmem için aşk şiirinden büyük yardım aldım.4.Kelimelerin kendine özgü soyutlamalar olduğunu ve her okuyucuda farklı duygular ortaya çıkardığını düşünüyorum. Tıpkı resim sanatı gibi. Siz ne düşünüyorsunuz? Bu bağlamda resim ve şiirin buluşması sırasında  izleyiciye en çok hangi duygu eşlik edecek?
Kelimenin benzersiz bir kesinliği vardır, yazar olmasını istemediği sürece nadiren belirsizdir. Tersine, bir resim ise açık olabilir. Farklı anlayışa sahip küçük veya büyük pencereler bırakabilir. Böylece her izleyici, isterse bir imge ile kişisel bir ilişki kurabilir, onun bilinçaltıyla konuşmasına izin verebilir. Ressam niyetinde ne kadar kesin ve dürüst olursa, imaj birinci seviyede o kadar basit, ikinci ve üçüncü seviyelerde derin ve çok boyutlu hale gelir. Şahsen, izleyiciyle duygularımı paylaşmak, ona benim hakkımda kişisel bir şey anlatmak için resim yapıyorum ki, belki onu harekete geçirir, belki bir şekilde özdeşleştirmesini sağlar. Ne kadar iyi idare ettiğimi bilmiyorum ve asla bilemeyeceğim.

5. Kavafis’in evreni şehirlerden mi yoksa insanlardan mı oluşuyor?
Kavafis’in evreni şüphesiz insanlardan oluşuyor. Ve şiirinin büyüklüğü, insanın zayıflığını tasvir etmedeki sadeliğidir. Toplamda 154 şiirinden sadece bir tanesi var, sadece bir manzarayı, Sabah Denizini anlatıyor. Hatta sonunda eski bir aşka ilgisinden bahsediyor.

6. Sergi için nasıl bir ön hazırlık yaptığınızı anlatır mısınız?
Şiirlerini, onun hakkında yazılmış iki biyografisini ve aynı zamanda çalışmaları hakkında birçok makaleyi tekrar tekrar okudum. İskenderiye’de çok gezdim, tek amacım şiirleriyle şehirde kaybolmak ve onu her yerde aramaktı. Her gün uğradığım evinde, mahallesindeki dükkânlarda, uğradığı kafelerde, sevdiği kitapçılarda, mezarının yattığı mezarlıkta, her yerde. Bir belgesel için materyal toplayan fanatik bir gazeteci gibi bir sürü not aldım. Sonra her şeyi geride bıraktım. Ve onun şiirsel konuşmasının izini kendimde, kendi hayatımda aramaya başladım. Defalarca yön değiştirdim, nice kağıtları yırttım, nice sanat eserlerini çöpe attım ve her seferinde beni daha ileriye götürdü. Çaresizlik anları yaşandı. Haklı çıktığı anlar da oldu. Buraya kadar geldim ve hala gidiyorum. Çünkü Kavafis bölümü benim için henüz tamamlanmadı.

7. Resim sanatını yeniden bir şiirle buluşturmak isteseydiniz bu hangi şairin şiiri olurdu?
Resimlediğim yapıtların çoğu şiir ya da edebiyatla diyalog içeriyor. Hâlâ muhatap olmaya cesaret etmek istediğim pek çok şair ve yazar var.

8. Son olarak gelecek projelerinizden bahseder misiniz?

Aynı anda hem çok hem de hiçbir şey. Ünlü Çin atasözü bize insanların planlar yaptığını ve kaderin güldüğünü söylüyor. Ancak elbette resim konusunda İstanbul’un şimdiki yüzünü, zıtlıklarını, eşsizliğini, sakinlerinin ruhu ve sakinlerinin ruhuyla beni hala fazlasıyla büyüleyen bir imajı sunan  eserler oluşturmaya devam etmeyi çok istiyorum.

 

Sergiyi 12 Şubat‘a kadar İstanbul Consept Gallery’de ziyaret edebilirsiniz.

Rabia Çolak

 

Önceki İçerik20 Kelimeyle Öykü Yarışmasının Sonuçları
Sonraki İçerikİtiraf Ediyorum
Hayatımın en güzel iki eylemi yazmak ve okumak. Yazarken ve okurken dünya bir süreliğine sessizliğini koruyor. Dünya sessizlik anını yaşarken ben hayallere dalıyorum. Hayal kurarken de bir şeyler öğrenebileceğimi biliyorum çünkü. Bu yüzden var olduğum süre boyunca hep öğrenci kalmaya talibim. Sanat ,edebiyat ,flamenko , tarih, arkeoloji ilgi alanlarım arasında yer alıyor. Çok yönlü bir kişiliğim olsa da tek bir alanda, finans alanında uzun yıllar sektör deneyimi elde ettikten sonra sanat tarihi üzerinde araştırmalar yapmaya başladım. Şu an Gebze Teknik Üniversitesi’nde ekonomi yüksek lisansı yapıp, eş zamanlı olarak İtalya’da bulunan Bari Üniversitesi’nde Prof.Mariantonietta Intonti’ nin yürüttüğü ‘Sürdürülebilirlik Finans’ çalışmalarında gönüllü araştırmacı olarak yer alıyorum. Sanat tarihine olan ilgimi ekonomi eğitimimle harmanlayarak araştırmalarıma sanat ekonomisi üzerinden devam etmek hayallerim arasında. Pablo Picasso’nun da dediği gibi ‘Hayal ettiğiniz her şey gerçektir.’