Travmatik olaylar, yaşamın olağan akışı içinde karşımıza çıkmayan, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü derinden tehdit eden durumlardır. İnsanlarda doğal afetler (deprem, sel vb.) yangın, göçük gibi güvenlik zafiyeti nedeniyle yaşanan olaylar ve ani ölümler travmaya neden olabilir.
Türkiye, başta deprem olmak üzere doğa kaynaklı afetlerin sıklıkla yaşandığı bir coğrafyada yer alıyor. Ülkemizde hem can hem de mal kaybı bakımından ilk sırada yer alan afet türü depremdir. Afetler nedeniyle meydana gelen can kayıplarının kabaca %60’ı depremler nedeniyle meydana gelmektedir. Bulunduğu coğrafya itibariyle Türkiye, en etkin deprem kuşaklarından biri olan Akdeniz-Alp-Himalaya kuşağı üzerinde yer almaktadır. Bu kuşak, dünyadaki depremlerin yaklaşık %20’sinin meydana geldiği ve Türkiye’de ortalama olarak beş yılda bir, yıkıcı bir depreme neden olan aktif bir kuşaktır.
Küresel Risk Yönetim Endeksi’nden hareketle hazırlanan rapora göre Türkiye 2019 yılında 5.0 endeks puanı ile insani krizler ve afetler bakımından “yüksek riskli” ülkeler grubundadır. Bu bakımdan 191 ülke içinde 53. sırayı almıştır. Endeksin alt bileşenlerinden tehlike ve maruz kalma puanına göre ise en riskli 10. ülke durumundadır.
Bu bilgiler ve yaşanan olaylar bugün Türkiye’nin en önemli ruh sağlığı sorunlarından biridir ve travmatik olayların insanlar üzerinde yarattığı olumsuz psikolojik etkilerin sonucu olduğu da düşünülmektedir. Maalesef içinde bulunduğumuz çağda psikolojik travma sözcüğüne günlük yaşamda ve haber bültenlerinde sıkça rastlıyoruz. Araştırmalar 40 yaşına gelmiş hemen hemen herkesin yaşamları boyunca en az bir kere travmatik bir olaya maruz kaldığını göstermektedir. Dünyada Travma bütün ölümlerin kadınlarda ve erkeklerde yaklaşık %9-10’unun sebebidir. Her yıl 45 milyondan fazla insan travmatik olaylara bağlı orta ya da şiddetli sakatlıkla yaşamını sürdürüyor. Travmanın 2030 yılına kadar dünya genelinde üçüncü büyük engelli sebebi olması bekleniyor. (World Health Organization Global)
Tüm bu sebeplerden dolayı travma deneyimi olan kişiler, tanık oldukları olayları istemsiz bir şekilde düşünürler ve sıkıntı duyarlar; sıklıkla sıkıntı verici ya da korkutucu rüyalar görürler. Tanık oldukları olayları hatırlatan yerler, durumlar, kişiler ve hatta nesnelerle karşı karşıya geldiklerinde sıkıntı duyarlar ve kalp çarpıntısı, terleme, titreme gibi fiziksel belirtiler yaşarlar; dolayısıyla olayla ilgili düşüncelerden ve onları hatırlatan uyaranlardan kaçınırlar. Sürekli korku, utanç, öfke, suçluluk duyguları yaşarlar; kendileri, başka insanlar ve dünya ile ilgili aşırı olumsuz inançlar geliştirirler ve insanlardan uzaklaşırlar. Olumlu duyguları hissetmez olurlar; öfke patlamaları, uykusuzluk, ilgi kaybı, dikkat bozukluğu, tetikte olma hali ve aşırı irkilme gibi belirtiler ve baş ağrısı, göğüs ağrısı, mide yanması, kalp ve boğazda sıkışma gibi somatik belirtiler yaşarlar.
Tüm bu sebeplerden dolayı travma deneyimi olan kişi bilgilenmeden uzak durma eğiliminde olabilir. Sürekli tehdit altındaymış gibi ve/ya ağlamaklı hissedebilir, o sırada bir tehlike olmasa bile kolayca irkilebilir. Bu belirtiler psikiyatrik sınıflandırma sistemlerinde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak adlandırılırlar. Araştırmalara baktığımızda travma deneyimi olan yaklaşık üç kişiden birinde TSSB gelişme ihtimali olduğu görülmektedir. Travma deneyimi olan kişilerde TSSB dışında ya da TSSB’ye ek olarak depresyon, kaygı bozuklukları, somatoform sorunlar ve alkol / madde kullanımı gibi sorunlar da görülür. TSSB belirtileri ve diğer ruhsal sorunlar işlev kaybına yol açtıklarından bu ruhsal soruna sahip kişilerin mesleki, ailevi ve sosyal yaşamları olumsuz etkilenir. Travmatik durumlarda verilen tepkiler her bireyde farklı şekillerde görülür. Bu farklılık travmatik olayın özelliğine ve bireyin psikolojik durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Tedavi edilmeme, yetersiz tedavi ya da uygun olmayan tedavi TSSB ‘nin kronikleşmesine neden olabilir. Kronikleşen bozukluk kişinin iş, aile ve sosyal hayatını bozarak kişi ve toplum için önemli bir sorun haline gelebilir.
Nedenleri ne olursa olsun travmalar pek çok rahatsızlığın arkasına saklanarak bireylerde çaresizlik, çıkmazda hissetme, suçlu psikolojisi, özgüven yitimi, ruhsal enerjinin boşa harcanması, karar vermede zorluklar ve sosyal fonksiyon kaybı şeklinde olumsuz etkiler yaratırlar. TSSB bilinmediği veya önemsenmediği takdirde kurbanlara uygulanacak terapi ve psiko-sosyal desteklerin uzun vadeli hiçbir yararı olmaz.
Binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz ve yüzlerce yaralımızın olduğu bu süreç Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) için bir alarmdır. Bu süreçle birlikte yukarıda bahsettiğimiz belirtilere sahipseniz lütfen Travma konusunda uzman profesyonellerden destek alınız.
Psikolog Aysun Erkan