Dünyanın en büyük kitap fuarı olan Frankfurt Kitap Fuarı, yıllardır gidip görmek, havasını koklamak istediğim bir yerdi. Fuar bu yıl kızımın üniversiteye başlaması nedeniyle Almanya’da bulunduğum tarihe denk gelince bende bu fırsatı kaçırmak istemedim.
Dünyanın dört bir yanından gelen yayıncı, yazar, çevirmen, ajans ve edebiyat severlerin bir araya geldiği fuar muazzam büyüklükte bir alana yayılmış. Neredeyse her köşesinde kültür, sanat ve edebiyatla ilgili bir seminer, konferans, panel ve etkinlik var. Hayatımda ilk defa Almanca bilseydim iyi olurmuş dedim çünkü ilgimi çeken, dinlemek istediğim konuşmaların çoğu Almanca’ydı.
Fuarda beni etkileyen iki güzel manzara oldu. Birincisi ellerinde kitaplarla sevdikleri yazarlardan imza almak için sabırsızlıkla bekleyen gençlerin oluşturduğu upuzun kuyruklardı. Kimse gençler okumuyor demesin!
İkincisiyse Almanya doğumlu bir Türk olduğunu tahmin ettiğim genç bir yazarın konuşmasına ve kitabına gösterilen yoğun ilgiydi. Konuşması Almanca olduğu için takip edemedim ama yeni kuşaktan olduğunu tahmin ettiğim bu güler yüzlü genç kadının başarısından ötürü gurur duydum. Kendisine kitabının çevirisi hakkında sosyal medya aracılığıyla yazdım, bilgi aldığımda paylaşacağım.
İspanya, İtalya ve Fransa ile aynı salonda olan Türkiye stantının, fuarda en az onlar kadar yer kaplamasını dilerdim. Önceki yıllarda nasıldı bilmiyorum ama bu yıl ülke stantımızı diğerlerinin yanında çok zayıf buldum.
Birgün Gazetesi de değerli yazarlarıyla kendine ait bölümdeydi. Orada sıcak bir karşılama vardı hatta akşam ki panellerine de davet ettiler.
Bu yıl 75.si düzenlenen fuarın onur konuğu ülkesi Slovenya idi. Oldukça iyi hazırlanmışlardı, sadece kitaplarını, edebiyatlarını değil ülkelerinin tanıtımını da özen göstermişlerdi. Bende bir merak oluşturmayı başardılar, sadece yazarlarını okumak değil bu ülkeyi de gidip görmek istiyorum.
Açılıştan kısa bir süre önce fuar yönetiminin, Filistinli yazar Adania Shibli’ne verilecek ödülü iptal etmesi tepkilere neden olmuştu, bazı boş standların nedeninin bu konu olabileceğini düşündüm. Fuarda bu konuyla ilgili sessizlik hakimdi.
Bütün kitap fuarlarında olduğu gibi burada da en renkli ve neşeli stantlar çocuk kitaplarına aitti. Farklı ülkelerin hikâye kültürlerini bir arada görmek fuarın benim için en verimli yanlarındandı. Çevirisini okuduğun bazı eserlerin orijinallerini görmek de fuarda bir tanıdık yüz görmüşcesine mutlu etti beni. Birbirinden güzel dikkat çekici resimli kitapların sayıca bir üstünlüğü vardı.Bu arada fuarda illüstratörlerin bir araya geldiği bir alan da bulunuyordu. Onur konuğu ülke Slovenya da çizerlerini ve onların eserlerini tanıtmak için ayrı bir alan ayırmıştı. Resimli kitapların yükselişi devam edecek gibi görünüyor.
Okul seviyesine çıkıldığındaysa fantastik kitapların sayısında inanılmaz bir artış olduğunu fark ettim. Aynı durum gençlik kitapları için de söz konusu.
Çizgi roman ve anime alanı da renkli görüntülere sahipti. Özellikle anime meraklısı gençlerin, hayranı oldukları kahramanların kıyafetlerini giyerek gelmesi fuara ayrı bir renk kattı.
Genelde uzun kuyrukların sonunda ya imza veren bir yazar yada yeni satışa çıkmış bir kitap vardı ancak bu alandaki çok uzun bir kuyruk beni şaşırttı: Karşılıklı oturmuş yetenekli illüstratörler, ziyaretçilerin profillerini sevdikleri çizgi roman kahramanlarına benzeterek çiziyordu.
Yetişkin kitaplarındaysa sağlıklı yaşam, beslenme, kişisel gelişim ve ekonomi konuları ön plandaydı. Bu bölümde hem Alman hemde farklı ülkelerden çok sayıda ödüllü, isim yapmış edebiyatçıların eserlerinin yanı sıra yeni çıkmış eserlere de yer verilmişti.
Frankfurt Kitap Fuarı edebiyatseverlerin bir araya geldiği uluslararası bir buluşma noktası olarak beni etkiledi. Vakit ayırabildiğim iki günde bütün salonları gezip görmek çok yorsa da zihnim tazelendi.
Arzu Tülümen
24.10.2023/ Almanya