İçinde yaşadığımız çağda, sağanak gibi üzerimize yağan bilgi akışı ile karşı karşıyayız. Veriye ulaşımdaki bu kolaylık bizi bir paradoksa sürüklüyor, uçsuz bucaksız bilgi kaynağına karşın kendi varlığımıza dair yaşadığımız içsel belirsizlik. Kendimizi net ortaya koyabilmek en büyük zorluğumuz. Kaybolan benliğimizi gece yarılarına kadar süren eğitimlerde arıyoruz. Az kitap okuyor, Zoom odalarında hiç tanımadığımız birine annemizi, babamızı, kardeşimizi, arkadaşımızı anlatıp yaralı ruhumuzu iyileştirmeye çabalıyoruz. Olanları ne kendimize ne de ailemize ifade edecek gücümüz yok. Yaşamın anlamını bulmaya dair arayışlarımız had safhada. Parçalandık, yabancılaştık, tutunacak bir dal arıyoruz, varlığımızı zedeliyoruz. Korkuyoruz, kaygılıyız.
Tüm bu ümitsiz tablo, insanın varlığı ile uyumlu olmasına dair bir çağrı kanımca. Değerlerin olmadığı bir dünyada, elimizde sadece umutsuzluğun kısırlaştırdığı çorak bir toprak kalırdı. Bu nedenle, bu sene yeni yılın yüksek beklentileri ve sıkça unutulan kararları ile dolu olmasın. Geleneksel yaklaşımın ötesine geçerek varlığımız ve olduğumuz halimizi kabul ile uyumlu, kendimizi önemsemeye dair sorular ile geliştiğimiz bir yıla niyet edelim. Zira varlık duygusu sorulardan beslenir, sorularla derinleşir. Hangi sorudan başlayayım dediğinizi duyar gibiyim. İlk üç soruyu aşağıya yazdım. Artık top sizde…
1) Kendiniz ve çevreniz ile olan ilişkilerinizi yeniden değerlendirirken, hangi içsel değerlerinizi ya da inançlarınızı göz önünde bulundurursanız bu değişim sizi anlamlı bir yaşama taşır?
2) Yeni yıl kararlarınızı anlamlı, sürdürülebilir kılmak için kişisel hedeflerinizi ve hayallerinizi nasıl daha gerçekçi ya da ulaşılabilir hale getirebilirsiniz?
3) Kendinizi yeniden keşfetmek için, günlük rutinlerinizden ve konfor alanlarınızdan çıkmak için atacağınız üç adım ne olur? Bu adımları atarken en büyük engeliniz ne ve nasıl baş edeceksiniz?
Damla Kunc Kocman