Gamze, iş arkadaşının arabasında, ön sağ koltuktaydı. Bahçesinde büyük bir ceviz ağacı olan, 5 katlı bir apartmanın 2. Katına kurulmuş bir işe alım ve danışmanlık şirketinde asistan olarak çalışıyordu.
Arabasına bindiği arkadaşı da aynı apartmanın üçüncü katındaki iç mimarlık şirketinde çalışıyordu. Her gün işe birlikte gidip geliyorlardı. Her gün biri arabasını alıyor ve böylece iki araba yerine bir araba kullanıyorlardı. Benzin her gün zamlanıp ulaşım maliyeti artınca bu yolu bulmuşlardı. Bu devirde, bir de çocuk sahibi olunca, her şeyi düşünmek gerekiyordu. Gamze’nin oğlunun son zamanlarda bir de kurs maliyeti çıkmıştı. Oğlu yüzme kursuna başlamıştı ve daha çok para biriktirmeye ihtiyaçları vardı.
Arabayı arkadaşı kullanıyordu ve biraz uykusuz görünüyordu. Oğlunun diş çıkardığından gece uyumadığından, yorgun olduğundan bahsediyordu. Gamze ise sağ koltukta oturmanın rahatlığıyla iPad’ini eline aldı ve twitter’ı açtı. Sanki arkadaşı arabayı onun sürmesini ima etmişti ama rahatı yerindeydi, iPad’i elinden bırakmaya üşendi. Yüzlerce mesaj hızla gözünün önünden geçmeye başladı ve o sırada da arkadaşı konuşmayı kesip arabaya odaklandı.
Gamze’nin ilk zamanlar iş dünyasında görünür olmak için üye olduğu twitter, zamanla ilgisini çekmişti. Takipçi sayısının çoğalmasıyla ve takipçileri kendisinin de takip etmesiyle sayı binlerce kişiye ulaşmıştı. Bazen kendini bir fenomen gibi hissediyordu. İki tweet atsa dünya ayağa kalkacaktı sanki.
Binlerce tanımadığı ama yazıştığı insanla arasında oluşan samimiyet büyüleyiciydi. Çoğunluğu sanki uzun zamandır tanıdığı arkadaşları gibiydi. Geçen gün arabası yolda bozulduğunda elliye yakın mention gelmişti ve bu kişilerden sadece 5 tanesini bire bir görmüştü. Geri kalanların hiç birini tanımıyordu. Hatta arabanın servis numarasını bile bir twitter arkadaşı mention atmıştı. Ne büyük rahatlıktı bu sosyal medya. Gamze mutluydu durumdan, yıllar sonra kendini sosyal medya sayesinde çok önemli hissetmişti.
Sabah kalktığında yaptığı ilk şey twitter’ı açmaktı. Muhteşem bir dünya demişti bir keresinde eşine “Anlamıyor musun? Burası gerçek dünyadan daha gerçek ve daha büyüleyici” demişti. iPad ve iPhone onun yeni bir uzvu gibi olmuştu. Yanında iPad minisi olmadan kendini yalnız hissediyordu.
Bu sabaha twitter’da 5 yaşındaki oğlunun dün havuzda yüzerken çektiği fotoğrafını yayınlamaya karar verdi. Önce metni yazdı. “Oğlumuz daha 5 yaşında ve çok iyi bir yüzücü oldu” Sonra fotoğrafı ekledi tweet’e. Yayınlamadan fotoğrafı bir filtreye tabi tuttu ve o anda bir şey dikkatini çekti.
Oğlunun sağ kolunda büyük bir çizik vardı ve muhtemelen havuza çarpmıştı. Hatta biraz morarmış bile sayılabilirdi. Twitter’daki filtrelerden biri çiziği ortaya çıkarmıştı. Bir an irkildi. Uzun süredir oğluna ekranın dışından bakmadığını fark etti. Bir zamanların Japon turistlerine dönmüştü sanki. Durmadan çekiyor ve yayınlıyordu ama sanki o anları hiç yaşamıyordu. Binlerce takipçisi ve mutluluk mesajları eriyip gitti bir anda. Resmi yayınlamaktan vazgeçti ve iletiyi sildi, başını iPad’ten kaldırdı, önünde akan İstanbul trafiğe şaşkın şaşkın baktı ama iPad’ten gelen bir sesle hızla yüzünü ekrana döndü. Dün yazdığı özlü söz biri tarafından reetwet edilmişti ve harika bir cevap yazılmıştı.
“@gamze… Hayat enerjinize bayılıyorum. Bu sözünüz beni hayata daha çok bağladı, süpersiniz, ” yazıyordu.
Çocuğunu unuttu, zaten önemsiz bir sıyrıktı, twitter da gelen iltifata bir yorum yazdı ve 140 karakterlik mutluluğuna geri döndü. Oğlunun resmini açık renkli bir filtre uygulayarak hemen yayınladı.
Tweetle butonuna basmasıyla kafasını arabanın camına çarpması bir oldu, ön cam patladı, hava yastıkları patladı, iPad elinden uçup gitti. Arkadaşı uyuya kalmış, araba metrobüs yoluna girmiş ve hızla metrobüse çarpmışlardı.
“Oğlumuz daha 5 yaşında ve o çok iyi bir yüzücü oldu…”
Twitter’daki takipçileri tweet’ine cevap yazmaya başlamışlardı bile…
“@gamze… Harika bir annesiniz, sizden öğreneceğimiz çok şey var, hangi havuza kaydettirdiniz?