Olmak ama Nasıl?

Geçen yazımda detaylı paylaştığım JOMO, çok rahatlatıcı ve huzur dolu geliyor kulağa değil mi?  Yazımı bitirirken JOMO yani “kaçarsa kaçsın” yaklaşımını nasıl kucaklayacağımızı da paylaşacağımı belirtmiştim. İşte birkaç küçük adımda bunu nasıl yapacağımızın reçetesi:

1.Adım: Bağlantınızı Kesin

İlk adım olarak, herhangi bir şeye odaklanmak istediğinizde sizi tam olarak o anda kalmaktan alıkoyan, dikkatinizi dağıtan her türlü teknolojik unsurdan uzaklaşın. Eğer sizde benim gibi tatile bile laptopsuz çıkamayanlardansanız, tadını çıkarmak için zaman ayırdığınız her şeyi keyifle deneyimlemek için akıllı telefonunuzdan, her an yanınızda olan laptopunuzdan uzaklaşın. Korkmayın, size küsmüyorlar, tavır almıyorlar, sizsiz yok olmuyorlar. Zamanı gelince dönebiliyorsunuz.

  1. Adım: Yansıtın

Koçluk eğitimi ile daha da detaylı öğrendiğim yansıtma, hem daha iyi dinlememi, anlamamı, empati kurmamı hem de yaşadıklarımdan haz almayı ve öğrenmemi sağlıyor.  Her hafta sonunda kendinize o hafta neleri deneyimlediğinizi fark ettirecek yansıtma zamanları ayırın. Önce 1 saat vakit ayırın kendinize yavaş yavaş 1 gün hatta tüm hafta sonunuzu iç sesinize ayırın. Geçtiğimiz hafta ne oldu ne hoşunuza gitti ne gitmedi, ne ders aldınız, neyi öğrenmeniz gerekiyordu? Oradan oraya, yetişme telaşı ile koşturmadığınız, kendi iç sesinize kaliteli zaman ayırdığınızda tam olarak neleri yapmaktan hoşlandığınızı, neleri laf olsun ya da FOMO dolayısı ile yaptığınızı fark edeceksiniz. Bu çalışma; nelerin sizi besleyip nelerin Harry Potter’daki ruh emiciler gibi enerjinizi emdiğini fark ettirecek. Yapacak hiçbir şey planlamadığınızda, olmak zorunda olduğunuz yerler olmayınca, değerli iç sesiniz daha çok size yol gösterecek. Neyi, neden yaptığınızı keşfedip, farkındalıkla hayatınızı yöneteceksiniz. Ben öyle boş boş oturamam dediğinizi duyuyorum çünkü ben de bunları söyleyenlerdendim. İç sesinizle sohbet için şunları deneyin:

  • Tüm gün evde pijamalarla gezin. Aman Allah’ım imkânsız mı?
  • Yatakta kahvaltı edin. Çocuklar var nasıl olacak o? Her şeye de bir itiraz var mı acaba?
  • En sevdiğiniz romanı tekrar okuyun.
  • Klasiklerden bir film seyredin.
  • Bahçe ya da parkta gezin.
  • Mahallenizi keşfedin, boş boş dolaşın.
  • Çimlere uzanıp bulutlara bakın
  • Kendinize en sevdiğini yemeği pişirin.
  • Araba ile bir yere yetişmeden dolaşın.
  • Arkadaşlarınızla evde oyun oynayın.
  • Günlük tutun.
  • Eski fotoğraf albümlerinize bakın.

Anda kalıp iç sesinizi dinleyecek size uygun bir yöntem mutlaka bulacaksınız.

  1. Adım: Tekrar Bağlanın

Hayır hayır internete değil! Bir arkadaşınız ya da aile üyelerinizden birini arayın. Ve sohbet edin. Yüz yüze. Gözlerinin içine bakarak. Hayatınızdaki en değerli şey olduklarını hissettirin. Ve bunun size ne hissettirdiğini fark edin.

Kimse ile konuşmak istemiyorsanız ya da böyle bir imkânınız yok ise en sevdiğiniz fotoğraflara, müzik parçasına ya da yapmaktan hoşlandığınız bir aktiviteye odaklanın. Bahçe ile uğraşmak, spor yapmak, yazı yazmak gibi. Ve tüm bunları yaparken nasıl hissettiğinize odaklanın. Yapmaktan hoşlandığınız şeyler, sizi ruhsal ve de fiziksel olarak nasıl besliyor farkına varın.

Tüm bunları yaparken hala internete bağlanmak isteğiniz devam ediyor ise derin bir nefes alın ve kendinize neden bağlanmak istediğinizi sorun? “Emin misin?” diye sorun. Ve bu durumun size nasıl hissettirdiğine odaklanın. Odağınızda en sevdiğiniz şeyler varken internette, sosyal medyada ya da e-postalarınızda ne olduğunu öğrenme hissi size nasıl hissettiriyor. Eğer huzursuz ediyor, mutlaka bakmam lazım diye strese giriyorsanız o anı bozmaya değip değmeyeceğine karar verin. İlla girmeniz gerekiyorsa seçim sizin.

4.Adım: Denemeye Devam Edin

Yaşları ilerlemiş, aile üyeleri, ya da tanıdıklarımızla konuştuğumuzda, ya da kitaplarda okuduğumuz bir çok yazıda, insanların hayatlarının sonuna geldiklerinde yapamadıkları için en çok pişman oldukları şeylerin neler olduğunu hatırlamaya çalışın. Sizden yaşça büyüklerinizden bu konuda tavsiye almak önemli bir farkındalık aracı olacaktır.

Emin olun ki en büyük pişmanlıkların içinde, kendinizle ve sevdiklerinizle doya doya geçiremediğiniz zamanlar olacaktır. Kaliteli zaman harcayarak, birisine ya da bir şeye odaklanarak yaptığınız herhangi bir aktivitenin ruhunuzu beslediği gerçeği kaçınılmaz.  O yüzden, daha anlamlı, daha keyifli ve daha faydalı bir hayat için YAPMAK yerine OLMAK a odaklanırken hayatınıza anlam katacak unsurları bulmayı denemeye devam edin.

Daha çok OLMAK için farkında olun ve keyiflere yelken açın…

Ece Sueren Ok

Önceki İçerikMültecilik ve Hakaret: Bir Ziad Doueiri Filmi
Sonraki İçerikOkurun Gözünden: Keşke Kadın Olsam, Aykut Oğut
Ömür boyu gelişim için öğrenmeye düşkün, hareket etmeye tutkun ve paylaşmayı seven, zaman zaman yorucu ve zorlayıcı, yüksek enerjili Anne, İş kadını, İK aşığı , Sporcu ve hep çocuk. Doğduğundan bu yana hep seven ve de sevildiğini hissetmenin vermiş olduğu şans ile 1992 de başladığım kariyerimde sevdiğim yerde sevdiğim işi yapma şansını yakalamış olan ben, 2010 yılında hayat amacımı netleştirdikten sonra daha çok fayda yaratmak için çalışıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz